Siyasi İslam'ın temsilcisi olan iktidar hala canlı müzik yapma saati konusunda inadını sürdürüyor. Sadece müzik değil, faizde nas, yaz saati uygulamasının sabit kalması gibi bilimsellikten uzak siyasi İslam anlayışını dayatmaya devam ediyor.

Salgında önemli rol üstlenen tedbirlerden HES kodu ve açık alanlarda maske kullanımı zorunluluğunun kaldırılmasına rağmen müzik yasağının devam etmesi hem tepkilere hem de kafalarda soru işaretlerine neden oluyor. Bunlardan biri de çok gündem olmayan ancak sinsice eğlence sektörüne olan düşmanlık diyebiliriz. Canlı müzik yapan içkili mekanlara izin vermemek için her fırsatı kendi anlayışlarına göre düzenleme çabasına giriyorlar. Bugün radikal siyasi İslam anlayışının yarattığı körlüğü yaşamın her alanında dayatmaya devam etseler de bilimin ışığında her şey aydınlanmaya devam ediyor. Siyasi İslam anlayışının Korkusu da tam da bu. Müzik konusuna dönecek olursak. İnsanların oluşturduğu kültür, toplumsal etkileşimlerin sonucunda ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Müzik, bu kültür oluşumunun en başından beri insanlıkla birlikte var olmuş, toplumla şekillenmiş, ihtiyaçlara göre değişmiş ve değiştirmiştir. Müzik insanın yarattığı kültürün bir değişkeni olarak, siyaset, din, ekonomi gibi pek çok kurumla birlikte yaşamıştır. Müzik biçimleri, türleri, sorunları iç içe yaşadığı bu alanlarla biçimlenmiştir. İçinde bulunduğu toplumun kültürel özellikleriyle şekillenen müzik; gelişmesine imkân tanıyan ve imkân sağladığı, kimi zaman sözlü mesajlardan daha etkili olduğu siyaset ile; doğumundan itibaren birlikte olduğu, bazen onun sayesinde, bazen ona rağmen geliştiği din ile; seslendiricisi, tüketicisi ile gitgide daha çok iç içe olduğu ekonomi ile bir bütün olmuştur. Tarihsel süreç içinde yaşanan her olay, savaşlar, yasaklar, kurallar, refah, bolluk, toplumun birbirine bağlı tüm organlarını dolayısıyla müziği derinden etkilemiştir. Toplum yaşamının temel yapı taşlarından olan siyaset, din ve ekonominin müziğin hangi işlevlerinden yararlandığını, müziği nasıl etkilediğini ve müzikten nasıl etkilendiğini tarihsel süreç içinde incelemek gerekir. Müzik, bu kültür oluşumunun en başından beri insanlıkla birlikte gelişmiş, toplumla şekillenmiş, ihtiyaçlara göre değişmiş ve değiştirmiştir. Müzik insanın yarattığı kültürün bir değişkeni olarak, siyaset, din, ekonomi gibi pek çok kurumla birlikte yaşamıştır. Müzik biçimleri, türleri, sorunları iç içe yaşadığı bu alanlarla biçimlenmiştir. İçinde bulunduğu toplumun kültürel özellikleriyle şekillenen müzik; gelişmesine imkân tanıyan ve gelişmesine imkân sağladığı, kimi zaman sözlü mesajlardan daha etkili olduğu siyaset ile; doğumundan itibaren birlikte olduğu, bazen onun sayesinde, bazen ona rağmen geliştiği din ile; seslendiricisi, tüketicisi ile gitgide daha çok iç içe olduğu ekonomi ile bir bütün olmuştur.

MÜZİĞİN TOPLUMA ETKİSİ

Tarihsel süreç içinde yaşanan her olay, savaşlar, yasaklar, kurallar, refah, bolluk, toplumun birbirine bağlı tüm organlarını dolayısıyla müziği derinden etkilemiştir. Müzik, bireysel olduğu kadar sosyal tecrübeye açık bir sanat formu olduğu için, siyasi, dini ve ekonomik güç odaklarının her zaman ilgisini çekmiştir. Özellikle 19. yüzyılın başlarına değin Avrupa’da ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı’da müziğin genel olarak siyasi ve dini iktidarların kontrolü altında olduğu hatırlandığında, söz konusu ilginin ne denli uzun bir tarihsel geçmişe sahip olduğu kolayca fark edilebilir. Şayet, Habermas’ın dediği gibi,

Avrupa’da özellikle 1800’lerin başlarında halka açık konserlerin icrası ile siyasi iktidardan kısmen bağımsız bir müzik eleştirisi 1 ve kamuoyu oluşmaya başlamışsa, 2 bu aynı zamanda müzik-iktidar ilişkisinin iki farklı ve zıt yönlerde gelişmeye başladığı tarihi de göstermektedir. Daha açık deyişle, bu tarihlerden itibaren ‘siyasi ve dini iktidarların kontrolünde’ ve ‘siyasi ve dini iktidarlara karşı’ müzik şeklinde iki zıt tezahürün gözlemlenebileceğini söyleyebiliriz.

SİYASİ İSLAMIN GİDECEĞİ SON DURAK AFGANİSTAN

Bundan bir kaç ay önce Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid'in müziğin yasak olacağını duyurmasından kısa süre sonra Afgan halk müziği sanatçısı Fawad Andarabi'nin evinden alınarak öldürüldüğü basında yer almıştı. Bu durum Taliban yönetimi altında hayatın nasıl olacağını ana hatlarıyla anlatmış ve "Müzik İslam'da yasaktır, ancak biz insanları baskı uygulamaya gerek kalmadan böyle şeyleri yapmamaya ikna etmeyi umuyoruz." ifadelerini kullanmıştı.

Bu zihniyete destek veren İhvancı kökenden gelen AKP'li Erdoğan'ın ise, ‘'Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok’' sözleri siyasi İslamcı anlayışın gideceği son durağın Afganistan olacağını da açıkça ortaya koyuyor. Şimdi sormak lazım, Covid-19'dan dolayı bir çok alanda serbest bırakılan maske takma serbestliğinin canlı müzik yapan mekanlara vermeyip, yasağının kaldırılmamasını neye bağlamak lazım? Pandemi hala geçmediyse, bu yıl için açıklamalarda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Ramazan ayı boyunca irşat faaliyetlerimizi büyük oranda yüz yüze gerçekleştireceğiz. Beş vakit namazda olduğu gibi teravih namazı da camilerimizde cemaatle kılınacaktır” sözleriyle yüz binlerce insanın bir araya gelmesini nereye koymalıyız? Sonuç olarak; Cemaat yurdundaki baskılar ve geleceksizlik nedeniyle yaşamına son veren Enes Kara hakkındaki paylaşımı nedeniyle yandaşların hedef aldığı "milyonlarca insana" ulaşabilen sanatçı Tarkan, bir şarkı sözü nedeniyle aynı güruh tarafından hedef alınan Sezen Aksu’ya destek paylaşımı yapması gibi birçok örnek ortada... İçkili mekanlara müzik yasağını kaldırmamak, radikal siyasi İslamcı anlayışın insanların yaşam şekline açık ve net müdahalesidir. Sanatın ve sanatçıların etkilediği milyonlar artık yatağını buldu nereye alacağını biliyor artık. Geçin bunları.

Ünlü filozof Miletli Thales, diyeceğini ta antik dönemde demiş: "Bir ülkenin türkülerini yapanlar kanunlarını yapanlardan daha değerlidir."