İzmir içme suyunun yüzde 45’inin temin edildiği Tahtalı Barajı’nın altın madeni tarafından ağır metallerle kirletilmesiyle ilgilenmiyorsak kentimizin kansere ve Alzheimer’a mahkûm edilmesine seyirci kalıyoruz demektir. İşi sadece EGEÇEP-Ege Çevre ve Kültür Platformu ve İZSU’nun üzerine yıkmak kolaycılığından kaçınıp, bu kurumlara destek olunmalıdır.
Kültürpark üzerine neler plânlanıyor, kimlere yol açılıyor, kentlinin kullanımından neden kaçınılıyor gibi soruları sormuyorsak, yarın sermayenin orayı ele geçirip tüm civarıyla birlikte; Basmane, Çankaya, Atatürk ve Namık Kemal Liseleri gibi yok edilişlerine ağlayarak tanıklık ederiz. Tabii bu konuda mücadele eden İYA- İzmir Yaşam Alanları ve KP- Kültürpark Platformu’nun yanında yer almak gerekir, desteklemek gerekir. Yoksa siz olmadan onlar yalnız başlarına ne kadar becerebilirler ki?
Ya İzmir’in sulak alanları, kuş cenneti yok olurken ne yapıyoruz? Prof. Dr. Mehmet Sıkı’nın feryadını duymuyorsak bu kentte yaşamayı hak etmiyoruz demektir. Flamingolar, tepeli pelikanlar ve daha niceleri yaşam alanı bellemiş buraları ve doğa bunların seyrini, birlikte yaşamamızı hediye etmişken bize... Sahip çıkmaz ve bu alan için mücadele edenlere sahip çıkmazsak, sermaye betonlarıyla sahiplenecek bu alanları. Yaşam yok edilirken betoncular kazanacaklar...
Tarihsel Kemeraltı tüm unsurlarıyla; tarihiyle, mimarisiyle, ekonomisiyle, kültürüyle kentin ve turizmin yeniden yaşam bulduğu alan hâline getirilmelidir. Acaba bu sermayedarların TARKEM’in aracılığıyla mı olmalıdır? Böylesi önemli ve kentin kültürü için değerli alan sermayenin kâr amacına terk edilebilir mi? Kemeraltı’na sahip çıkamazsak kentimize daha çok yabancılaşacak ve uğrayacağı diğer sermaye amaçlı kıyımlara da tepkisiz kalacağız demektir. Al sermaye kentimiz senin olsun!
Hilton Oteli kesinlikle İzmirliler’in de hakkının gasp edildiği mülkleridir. Yağma ki ne yağma! Arayan yok soran yok! Av. Senih Özay olmasa haberimiz bile olmayacak. Kim bilir böyle ne yağmalar var? Av. Senih Özay’a destek vermenin kentin haklarına, mülklerine sahip çıkmak demek olduğunu bilmeliyiz.
Enerji yatırımları bahanesiyle kentin en önemli ve en değerli arazilerine el konuluyorken, buralarda direnenlere sahip çıkıyor destek veriyor muyuz? RES’lerin nasıl bir uydurmaca olduğunu ve yaşam alanlarını nasıl yok ettiklerini artık biliyoruz. JES’lerin de enerji amaçlı olmadıklarını çünkü elektrik enerjisi üretmeye yeterli sıcaklığa sahip olmadıklarını biliyoruz. Arazileri acele kamulaştırmayla ele geçirme ve sonrasında JES yatırımının teknik olarak gerçekleştirilemeyecek olmasının anlaşılması! Araziler? Araziler artık turizm yatırımcısının malı olmuştur bedavaya...
Daha ne sorunlar var değil mi?
En iyisi bu sorunlardan kurtulmak için direniş örgütlerine destek vermek, direnenlere sahip çıkmak.