Haftayı, bir grup emekli amiralin görüşlerini kamuoyu ile paylaşma girişimi ve bunun sonuçlarıyla hemhal olarak geçirdik, iyi mi!.. Normal bir ülkede konu bile edilmeyecek bir durum, artık çivisi çıkmış memlekette fırtınalar yarattı. Yaratan kim, tabii bu işi lehine çevirmek için bin bir takla atan, olmadık hukuksuz girişim ve söylemi peş peşe sıralayan iktidar!..Sanırsın TSK gerçekten darbe yapmalara filan kalktı…Emekli diyoruz, yaş ortalaması 75 diyoruz, ellerinde oltadan başka bir şey yok diyoruz…Heyhat, iktidar ‘emekli de olsa asker eşittir darbe’ denklemine takılmış olmalı ki tepinip duruyor. Birkaç gün de olsa, ülkenin gerçek sorunlarını unutturma fırsatı doğdu ya, tepinir tabii ama artık geri tepiyor!.. İçi boş, kof ‘darbe öcüsünü’ artık ahali zerre kadar ırgalamıyor!..
‘Bildiri’nin içeriği doğru mu, sonuna kadar doğru!.. İktidar, ABD’ye yaranmak için savaş gemilerini Karadeniz’e rahatça çıkarmalarını sağlamak istemiyor mu? Bunun için Montrö Anlaştmasını kaldırmayı planlamıyor mu? Eh, bunlara kim ‘hayır’ diyebilir? Ortada aleni konuşulan şeyler. Üniformasının üzerine cüppe, kafaya sarık giyip tarikat tekkesinde namaz kılan amiral toplumun çok büyük kesiminde tepki yarattı mı, yarattı!..
Toplumun farklı kesimleri bu konularda tepki gösterip görüşlerini açıklama hakkına sahip değil mi? Anayasa’ya göre fazlasıyla sahip. Peki bunu yapanlar yaşları 70-80 aralığında olan emekli amiraller yapınca niye ortalık ayağa kalkıyor, iktidar mal bulmuş mağribi gibi üzerinde tepinip bu işten ekmek yemeye çalışıyor? Emekli bile olsa, asker oldukları için olabilir mi? Ne de olsa, emekli büyükelçiler eski milletvekillerinin bildirilerini kaale bile almamışlardı!..
Evet, ‘asker’ olmaları iktidara hemen ‘darbe’ bağlantısı kurma imkanı veriyor. Nasıl bir kafa ‘emekli amirallerin’ ‘Montrö’ye sahip çıkın’ demesinden darbe sonucu çıkartabilir? Bu askerler FETÖ kumpasından yıllarca yatmadı mı?..FETÖ’nün yarım bıraktığı işi tamamlamak bu iktidara mı kaldı? Bu gün esip gürleyen Bahçeli 2004’te TSK komutanlarına ‘AKP’ye muhtıra verin’ diye mektup yazmadı mı? Peki, bir grup emeklinin görüş dile getirmesi iktidar için neden bu kadar kullanışlı hale geldi, bir de ona bakalım… En sevdikleri darbe konusunu ısıtma, halkın tüm kesimlerine yine, yeniden korku sindirme sopa gösterme fırsatı doğdu.
O zaman akıllara şu soru geliyor acaba doğrular, iktidara bu işten ekmek yeme fırsatı vermeden daha farklı yöntemlerle açıklanamaz mıydı? Evet, şimdi işin ‘bildiriciler’ tarafına bakalım!..
Demokratik ve Anayasal haklarını kullanıp fikir beyan eden emekliler acaba bu işi iktidara malzeme vermeden yapmayı beceremez miydi?
Örneğin neden gece yarısı? Sonradan ‘yanlışlıkla’ filan denmesi işi kurtarmaz çünkü iktidar bu argümana sarılıyor. Neden ‘basın bülteni’ adıyla sabah saatlerinde tüm medya kuruluşlarına servis etmek yerine internete yaydılar? Açıklamaya siviller de katılamaz mıydı? Şu bir iki detay dikkate alınsaydı hafta boyu içerik konuşulacaktı.
Demek ki neymiş, fikrin doğru da olsa ‘doğru yöntem, üslup ve zamanda’ dile getirmezsen; bir çuval incir berbat olabiliyormuş!..
Muhalefetin şu basit olayda bile darmadağın olması, lafları eveleyip gevelemeleri de işin cabası!.. Çok kötü bir sınav verdiler, her zamanki gibi…Yargının durumunu ise konuşmak bile yersiz peşinen ‘mahkumiyet’ veren Yargıtay mensupları var daha ne olsun!..
Sonuç olarak bundan çıkarılacak ders nedir; toplum olarak konuşmaktan, fikrimizi söylemekten korkmayacağız. Korkutma sindirme, cadı avlarına pabuç bırakmayacağız. Her birey eleştiri hakkını kullanmak fikrini söylemek noktasında sahip olduğu Anayasal hakka sahip çıkmak zorunda. İktidarın elindeki en büyük silah ‘korku’.. Buna teslim olmadan ama doğru yöntem ve mecralarda ülkenin gerçek sorunlarını konuşup yazmaya devam…