Çocuklar için felsefe, son yılların en ilgi çekici alanlarından biri haline gelmiş durumda. Çocuklarla felsefe yapmanın mümkün olup olmadığı, kaç yaşlarından itibaren, hangi yöntem ile tanışmaları gerektiği ve bu eğitimin onlara neler katacağı konusunda hem felsefe çevreleri hem de eğitimciler birçok görüş ile sürmüştür. Şunu biliyoruz ki felsefe eğitiminin düşünmenin gelişimindeki rolü inkar edilemez ama böylesine önemli bir konunun çerçevesinin nasıl çizileceği, yöntemin nasıl belirleneceği ve bu süreci kimin yöneteceği konusunda Türkiye’de bir belirsizlik hakim. Çocuklar için felsefe çalışmaları denetimsiz ve keyfi uygulamalarla bir yol izlemektedir.
Özellikle gözden kaçırılan hususlardan biri teorik zeminden yararlanmadan çocuklarla felsefe yapılabileceği görüşüdür. Çocuklar için felsefe çalışmalarının en önemli araştırmacılarından bir olan Gareth B. Matthews bu konuda önemli bir makale yazmıştır: “On Talking Philosophy with Children” (Çocuklarla Felsefe Üzerine Konuşmak). Ona göre çocuklarla felsefe çalışmalarının anlaşılması için çocuklara odaklanılması ve önce çocukların anlaşılması zorunludur. Çocukları ve çocukluğu tanımadan felsefe yapmak mümkün değildir. Matthews çalışmalarını eleştirel bir bakış açısıyla Jean Piaget’nin çocukların zihinsel ve entelektüel gelişimi üzerine olan fikirlerine odaklanarak devam eder. Piaget’nin önemi, felsefe tartışmasının gözetmesi gereken noktalara dikkat çekmektedir. Çocuklar için felsefenin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için bu alanın çıkış noktaları, öncüleri ve çocukların zihinsel ve entellektüel gelişimleri üzerinde odaklanan çalışmaları gözden kaçırmamamız gerekli.
Çocuklar için felsefe yürütücülüğünü herkes yapabilir gibi bir algının oluşmasında göze çarpan iki nokta var. Bunlardan biri herkesin yapabileceğine dair görüşlerin ileri sürülmesi. Örneğin; “Küçük Çocuklar İçin Büyük Fikirler” adlı çalışmasında Thomas E. Wartenberg “Felsefeyi öğretmek için felsefe bilmek zorunda değilsiniz” der. Bu ifade bir bakıma doğrudur. Çocuklar felsefeye yalnızca, felsefi konuları karşılıklı olarak nasıl tartışılacağına yardım edildiği sürece felsefeye katkı sunacaklardır. Wartenberg aynı zamanda şunu da söyler “Öğretmenin bilmesi gereken tek şey, öğrenciler arasındaki felsefi tartışmalara nasıl yardımcı olunacağıdır”. Diğer bir örneğimiz ise Filozof Çocuk’ta Mohr Lone, çocuklarla felsefi konuları konuşmak için akademik anlamda bilgi sahibi olmak gerekmediğinden bahseder.
Sınıf içi yürütülen çocuklarla felsefe çalışmalarında, oturumlarında yürütücünün ya da öğretmenin felsefe bilmesine gerek olmadığı yönündeki hakim görüş sıkıntılı bir görüştür. Herhangi bir disiplinin bilgilerine sahip olmadan yürütülecek olan bir tartışma ne kadar sağlıklı olabilir? En azından felsefenin temel tartışmalarını ve felsefe tarihini, belli başlı isimlerini tanımadan yürütülecek olan bir felsefe tartışması sağlıksız olacaktır. Şunu demiyorum elbette öğretmenlerimiz çok küçük yaşlardaki çocukların merak dolu sorularını cevapsız bıraksınlar. Burada bilmemiz gereken şey şu; çocukların bize sormuş olduğu sorular onların felsefe yapmak için sorduğu sorular değildir. Felsefe bilmeyen bir yürütücü bu soruları felsefe çalışmaları adı altında nereye olduğu bilinmeyen sıkıntılı, şüpheli bir yola doğru sürükleyebilir. Böyle bir yaklaşımın doğru olduğunu söylememiz imkansız.
Öğretmenlerin, yürütücülerin hazır ve donanımlı olmaları şarttır. Çocuklar sorularını her ne kadar felsefe yapmak için sormasalar da bir yürütücünün felsefe konusunda, çocukluk tarihi, çocuğun gelişimi, psikolojisi konusunda tam donanımlı olması şarttır.
Türkiye’deki çocuklarla felsefe çalışmalarının gidişatına baktığımızda ise herhangi bir denetimin gözetilmediği, belirli bir ücret karşılığında bunu her sınıf öğretmeninin ya da ebeveynin yapabileceği görüşü oldukça yaygın halde. Son dönemlerde popülerleşen birçok eğitimde olduğu gibi çocuklar için felsefede hem kurumlar hem de öğretmenler tarafından merak uyandıran ve popüler hale gelmiş olan bir alan. Belirli bir ücret karşılığında verilen çocuklarla felsefe eğitmenliği programının herhangi bir ön kabul koşulu gözetmemesi de sorunlu bir anlayış. İşin ticari boyutu ise apayrı bir tartışma konusu. İlerleyen zamanlarda çocuklarla felsefe konusundaki eleştirileri daha da derinleştireceğiz.