Sigara fabrikası, İzmir-Torbalı’da bulunuyor. Bir taşeron firmanın işçileri, bu köşe hazırlanırken direnişlerinin 10 gününü geride bıraktı. Disk Gıda İş Ege Bölge Temsilcisi Ufuktan Öden, işçiler Çınar Çimen ve Aytaç Sakipoğlu, İz Tv’de Bülent Kepenek ile Emek Dünyası programının konuğu oldu.
NE OLDU?
Firmaya bağlı 700’e yakın işçi çalışıyor. İşçilerin yarısından fazlası hatta büyük çoğunluğu Gıda İş Sendikasına üye oldu. İşçiler ve sendika, sözleşme için çağrı yaptı. Patronun cevabı, dört işçiyi 100 km uzaklıkta bulunan fabrikasına sürmek oldu. İşçiler ise kararlılığını göstererek iş bıraktı. Patronların elinde, sendikal mücadeleyi baltalamanın bir aracı haline gelen kod 46 maddesiyle, yüzden fazla işçi çıkarıldı. İşçiler ise günlerdir sabır ve inançla direnişini sürdürüyor.
İŞÇİLERİN TALEPLERİ NELER?
İşçilerin taleplerini üç başlık altında toplamak mümkün:
*Atılan işçilerin işe geri alınması ve sendikal nedenlerle işçilerin çıkartılmaması,
*Sendikanın bir an önce tanınarak sözleşmeye oturulması,
*Aynı işi yapmalarına rağmen aralarında ücret ve sosyal haklar konusunda uçurum olan kadrolu işçilerle ücretlerin eşitlenmesi.
PATRON NE YAPIYOR?
İşçilerden Aytaç Sakipoğlu, “Bir sigara fabrikası, işçilerin sayesinde değer kazandı, büyüdü” derken direnişçi işçilerden Çınar Çimen ise, “Hep bi tempo, hep bi tempo altında çalıştırıldık. Bayramlarda dahi çalıştık, kendi hayatımızdan ödün verdik. Onlarsa bizi ahlaksızlık, hırsızlık suçlamasıyla, kod 46’yla işten çıkarttılar. Çok zoruma gidiyor” sözleriyle patronun tavrını özetliyor. Durum açık ve net: sömürü ve büyümelerinin bir aracı olan işçileri, sendika talep etmedikleri, insanca yaşamak istemedikleri sürece patronlar “aile” olarak görmektedir! Aksi halde kılıçlar tüm yalınlığıyla sahneye çıkmaktadır.
Nice işçi mücadelesinde olduğu gibi patronun ilk hamlesi, içeride olan işçilerle, direnişi devam ettiren işçilerin bağını kesmek üzere fabrikanın etrafını çit örmek olmuş. Öyle az buz bir çitten bahsetmiyor işçiler, tamı tamına 73 bin metre karenin etrafı ilk başta 4, daha sonra 6 metre yükseklikte yaptırılmış. Patronun korkusuna ve düşmanlığına yetmemiş olacak ki, bir de fabrikanın etrafına hendek kazdırmış! Yanlış duymadınız, savaş sahnelerinde gördüğümüz hendek!
Tüm bu “savaş hazırlığını”, Çınar Çimen’in ifadesiyle, “işçilerin taleplerini karşılayacak maliyete” yaptırmış patron. Elbette burada ince bir ayrıntı var. O da patron için esas sorunun para olmadığı gerçeği. Çite, hendeğe ve daha nice kalem için para harcayabilecek patronun asıl derdi ve amacı, “sendikasız, söz sahibi olmayan, örgütsüz bir işçi” yaratmak. Hatta birçok işçi mücadelesinden görülmüştür ki, patron işçileri atomize etmek için ve mücadeleyi bölmek üzere, işçileri satın almak için kesenin ağzını açabilir, kısa sürede bazı işçilerin ağzına da bal çalabilir!
DAYANIŞMA BİR TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUK!
Elbette bu durumu bizlere işçiler özet geçiyor. İşçiler olası tüm saldırıları da sendikalarıyla birlikte değerlendirerek, hazırlığını ona göre yapıyor. Sendikaya üye olmadan önce, “aile” olarak değerlendirdikleri şirketlerinin gerçek yüzünü gördüklerini ifade eden işçiler, şaşkınlıklarını hemen üstünden atarak gardını almayı da başarmış durumda. Aileleri, eşi ve dostlarını yanlarında dayanışma içinde olduğunu da ifade eden işçiler, diğer işçi mücadelelerinin kazanımı için de çaba sarf ettiklerini söylüyorlar.
İşçi mücadelelerinden çıkan deneyimlere göre, fabrikada verilen “tekil” mücadelenin dayanışma içinde olunmadan kazanması ne yazık ki çok zor. Dayanışma içinde olmak veya örgütlemek bir tercihten çok bir zorunluluk halini alıyor. İşçiler de tam bu nedenle örneğin Gebze’de ki Pulver Kimya işçilerinin mücadelesini takip etmeyi ihmal etmiyorlar. Birbirlerine moral vermeyi, yan yana olmayı kazanımın önemli bir parçası olarak görüyorlar.
İZMİR HALKI SAHİP ÇIKARSA, TÜM İŞÇİ SINIFI KAZANIR!
Disk Gıda İş Ege Bölge Temsilcisi Ufuktan Öden’in de program boyunca ifade ettiği bir gerçek var o da, firmanın bir dev olduğu! İşçiler ve sendika şu an büyük bir uluslararası tekelin araçları ve deneyimine karşı mücadele veriyor. Ülkemizde işçilerin yabancı sermayeye, “ucuz işgücü” olarak peşkeş çekildiği ve öyle değerlendirildiği de düşünülürse; yasaları, olanakları, siyasi partileri ve uzantıları da doğal olarak patronların yanında yer almaktadır. Bu durum ne yazık ki, sadece işçilerle sınırlı değil. TPI, Gemi Söküm işçilerinin mücadelesi de göstermiştir ki, işçiler önce kendi örgütlülüğünü sağlamlaştırarak, sonra da sınıf dayanışması ile ayakta kalabilmekte ve mücadelesini “devasa” güçlere karşı vermektedir.
İzmir halkı, sendikalı, sendikasız tüm işçiler, maddi ve manevi tüm olanaklarıyla bu mücadeleyi desteklemelidir. İnsanca yaşamak istiyorsak birlikte olmaktan başka çözüm yok. Türkiye Gazeteciler Sendikasına da üye İz Gazete basın emekçileri olarak bir kez daha dayanışma duygularımızla, emeğin haklı mücadelesine destek veriyoruz.