Önceki hafta yapılan Muharrem İnce’nin Memleket Partisinin İzmir İl Kongresinde yaptığı konuşmalar gündeme konu olmuştu. Ben de o hafta köşe yazımı bu konuda yazacaktım.  Fakat, Afganistan ve Taliban konularının gölgesinde kaldı. Bu hafta da iç siyasette Erdoğan Bayraktar gündeme oturdu. Önceki haftaya dönecek olursak; Memleket Partisinin İzmir il kongresinde 42 dakika konuşan Muharrem İnce pek de ince değildi, 17 mayıs 2021 tarihinde kurduğu partinin kongresinde vatandaşın ihtiyaç ve beklentilerini yansıtmayan, sadece oy alabilme ihtimali olan CHP tabanına ulaşmak isteyen söylemlerle ve İzmir CHP Büyükşehir Belediye Başkanına sataşarak “Sen kimsin” dedi. Ülke gerçeklerinden uzak, sadece oy devşirme amacı ile şov mahiyetinde söylenmiş bir sözdür.

Bu konuda bir küçük hatırlatma sonrası bu haftaki konuma geçmek isterim. Yıl 2014, Muharrem İnce, 30 Mart Seçimleri öncesinde katıldığı televizyon programında "AK Parti, yüzde 49 oy alsın bırakırım siyaseti bırakırım, başka ne yapacağım ki? Giderim kitap okurum, tavuk beslerim köyde" demişti. AKP %49 oy aldı ama İnce siyaseti bırakıp gidip köyde tavuk beslemedi. Öngörü var mı? Yok, söz söylenmiş mi? Evet… siyaset bırakılıp köyde tavuk beslenmiş mi? Hayır… şimdi nasıl inanacak vatandaş sana.

Bir-iki gün önce, ikinci defa yeniden kıvıran eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bir gazeteciye yaptığı açıklamada "Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur” dedi. Devamında da, “17-25 Aralık operasyonu içinde bulunduk, oradaki operasyonda bize de dosya yaptılar, benim dosyam var. Suçlu olanın cezasını çekmesi lazım, ama şu anda geldiğimiz noktada Allah beni kayırdı ve kurtardı. Şu anda çok iyiyim, atmaca gibiyim.” dedi. Daha başka şeylerde söyledi ama kısaca, “‘Reis, sayın cumhurbaşkanım beni hırsız çuvalının içine koydu ve attı.” diye konuştu. Hırsız kelimesi ile kendisi ile birlikte istifa eden, hala biri büyükelçilik yapan makaracı dahil hepsinin hırsız olduğunu itiraf etmiş oldu.

30 Ağustos 2021’de Bayraktar, kendisine ait sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda “Tapeleri ve teknik takip tutanaklarını tarafsız gözle okuyan herkes, dosyanın ne kadar boş olduğunu ve ne kadar zalimce hazırlandığını anlayacaktır. Bu dosyalar üzerinden sanki içi doluymuş gibi siyaset yapanlar da hazırlayanlar kadar zalimlik yapmaktadırlar” diyerek ikinci defa kıvırdı.

Birinci kıvırması, 2013 yılında, 17-25 Aralık soruşturmalarında adı gündeme gelen dönemin çevre bakanı Erdoğan Bayraktar istifa ederken kullandığı sözler dikkat çekiciydi.  NTV’de yaptığı açıklamada “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın (Recep Tayyip Erdoğan) talimatıyla yapıldı. Başbakan’ın istifa etmesi gerekir. Fakat, rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.'' dedi. Aynı dönemde AKP Milletvekili Mehmet Metiner’de, “Sen kalıbının adamı değilmişsin, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ihanet içerisine giriyorsun. Bu senin kişiliğini gösteriyor, bu yaptığın ne kadar küçük ve ucuz bir insan olduğunun göstergesidir. Sen, bırak bakan olmayı önce insan olmayı öğrenmelisin. Bu bir namertlik ve siyasi ahlaksızlık örneğidir." diyerek Bayraktar’a tepkisini, Başbakana yalakalığını göstermiştir.

Birinci kıvırmasını Şubat 2014 başında yaptı. Yaptığı açıklamada, "Sayın Başbakanımız 40 yıldır benim davamın lideridir. 25 Aralık 2013 tarihinde yaptığım açıklamada, bu hususun altı çizilmiş ve Sayın Başbakanımızın da icranın başı olduğu zikredilmiştir. Bunun aksi bir durumun söz konusu olmadığını ifade etmek için maksadımı aşan bir şekilde istifa kelimesi tarafımdan kullanılmıştır. Bu ifademden dolayı liderimden ve dava arkadaşlarımdan özür diliyorum. Ayrıca benim kişisel tarihim, kullanmış olduğum bir kelime ile şekillendirilemez. Bu kelimenin yol arkadaşlarım ve aziz milletim tarafından maksadı aşan bir ifade olarak telakki edilmesini talep ediyor, kamuoyuna saygılarımı sunuyorum." diyerek birinci kıvırmayı gerçekleştirmişti.

Bu bakanlar hakkında, Davutoğlu hükümetinin de fikren hâkim olduğu yüce divana gönderilmesiydi. Bu konuda komisyon kuruldu. Kurulan komisyonca, o dönemde yüce divana gönderilmesi kararı çıkma ihtimali güçlü iken son anlarda yapılan görüşmeler, uzatmalar, sulandırmalar, eksik evraklar nedeni ile tamamlanmadı. Sonrasında da bu dinlemeler ve belgeler hukuk dışı elde edilmiş diyerek yargılanmaları engellenerek reddedilmiştir.

Aradan yıllar geçti, Aralık 2013’te şimdiki cumhurbaşkanını suçlayarak istifa eden, Şubat 2014 hata yaptığını ima ederek özür dileyen, düğün değil bayram değil 7 yıl sonra tekrar meydana çıkan ve henüz tükürüğü kurumadan bir gün sonra kıvıran Bayraktar, ne mesaj vermek istedi, yoksa vicdan rahatsızlığı mı? Bunları zaman gösterecek. Fakat, görünen şu ki, Bayraktar; SÖYLEDİKLERİNİN ARKASINDA DURAN, SÖZÜNÜN ERİ ADAM DEĞİLMİŞ, bu açık ve net. Eğer sözünün eri olsaydı bu söylediklerinin arkasında durur, hatta genel konuşmadan vazgeçerek nokta atışı gibi, o dönemde yaşanan hukuksal imar yolsuzluklarını madde madde açıklardı, Sedat Peker gibi… Varsın şimdi Bayraktar düşünsün…!

Çocuklarının yüzüne nasıl bakacak diyeceğim ama bunlarda yüz de yok… vicdan da! Çünkü, çocuklarını da bu yolsuzluklara alet etmiş, oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar ile malum tarihte, yani 17 Aralık 2013 tarihinde görüşmeyi yapmış ama aynı anda polis evi basmış, Bayraktar, daha sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Planlama Genel Müdürü Mehmet Ali Kahraman'ı aramış. Bayraktar, Kahraman'a, “Mehmet Ali, İstanbul'da Abdullah'ı almışlar. Seni polis alacak, kaçabiliyorsan kaç” demiş. Bayraktar, polise yakalanmaması için Kahraman'a “Daireye git de biz de müdahale edelim” diye moral de vermiş. Mehmet Ali Kahraman'ın hemen ardından, üçüncü defa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Bakan Danışmanı son günlerde de Sedat Peker’in açıklamalarına konu olan kişi, Sadık Soylu'yu arımış ve şunları söylemiş; “Sadık polis biraz sonra gelip seni alacak, evden kaç sen” demiş. Bakanın talimatıyla evden çıkarak polisten kaçan Sadık Soylu ile bir kez daha telefonla görüşen Bayraktar, “Telefondan seni bulurlar” diyerek Sadık Soylu'yu bu kez yanına çağırmış ve “Birlikte bakanlığa gideriz” demiştir.

Sende “SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK DEĞİLSİN” Bayraktar, hiç olmazsa açıkladıklarının arkasında dur, suçun varsa yargılan, tabi ki var ve yargılanacaksın…73 yaşındasın, bundan sonraki yaşamını onurlu bir şekilde, bu güzel ülkemin asgari ücretlisinin ödediği vergilerle aldığın maaşın hakkını vererek yaşa.