Gündem benim yazmam için elinden geleni yapıyor sanki. Yazamadım sınavlar, finaller derken hemen yeni bir olay, müfredat değişikliği. Tartışılması gereken, kabullenilemeyecek, karşı çıkılması gereken çok değişiklik var. Bunlardan birisi de evrim konusunun müfredattan çıkarılması. Çıkarılmasının sebebi milli değerlerimize uymaması.
Bilim. Bilimin işleyişi nasıl olur ilk önce bunu açıklığa kavuşturmak gerekir. Bir bilimsel problem vardır. Problemle ilgili gözlemler yapılır, veriler toplanır. Bu verilere dayanarak hipotez veya hipotezler kurulur. Bu hipotezlerle ilgili deneyler yapılır, bulgular saptanır. Bu deney ve bulgular hipotezi desteklerse hipotezler teoriye dönüşür. Var olan bilimsel problemle ilgili teorinin yanlış olduğunu düşünüyorsan karşı hipotezler kurarsın ve bu hipotezleri teoriye dönüştürerek var olan o teoriyi çürütmüş olursun. Yolu bu. Başka bir yolu yok. Var olan bilimin, teorinin kutsal kitaplarda doğruluğu veya yanlışlığı aranmaz. Milli değerlere uyup uymadığına ise hiç bakılmaz.
Yanlışlarımız çok bunları sıralamak gerekir.
İlk yanlış; dini inançlarımızı bilim ile sınamaya çalışmak veya bilimi dinle sınamaya çalışmak. Hiçbir kanun veya teori kutsal kitaplardan çıkmamıştır. Veya kutsal kitaplarca desteklenmesine ihtiyaç yoktur. Ne din bir bilimdir ne de bilim bir dindir. İkisi de farklı kulvarlardır. Bilim doğanın işleyişini kavramaktır düşünen insanoğlunu bunu yapmaktan alıkoymak imkansızdır. Din inançtır insanı inancından yalıtamazsın bu haksızlıktır. Eğer bilimi dinle sınamaya kalkarsan bu yaptığın siyasi ekonomik çıkarlarını savunmaktan bunu ispatlamaktan başka bir şey değildir. İkisini de bilimi de , dini de birbirinden farklı düşünmek gerekir. İkisini de birbiriyle sınamak anlamsızdır.
İkinci yanlış; teori ile kanunun karşılaştırılıp teorinin asılsız bir şey kanunun ise gerçek olduğu, bu nedenle teorilere itibar edilmemesi gerektiği yanılgısıdır. Ne deniliyor; teori ispatlanırsa kanun olur. Böyle bir şey yok. Newton ne demiş? “ Ben yerçekimi kanununu buldum. Ama olayın neden gerçekleştiğini yani yerçekimini açıklayan teoriyi bulamadım. “ Ki bu günümüzde hala tartışılıyor. Elimizde çekim teorisi yok. Eğer teori ispatlandığında kanun olsaydı Newton’un ilk önce teoriyi ortaya atması gerekmez miydi? Biyoloji öyle bir bilim dalıdır ki statik değildir. Biyoloji bilimi canlıları inceler bu yüzden müthiş bir hareketlilik söz konusudur. Canlılar her zaman değişim içindedirler (evrim) . Bu yüzden biyoloji bilimsel problemleri görüş ve teorilerle açıklar. Biyolojide kanun yoktur çünkü bu görüş ve teorilerin hareketliliği vardır. Mendel’in görüşleri, hücre teorisi, evrim teorisi gibi. Bu görüş ve teorilerin desteklenme, yeni bilgiler eklenme kapısı her zaman açıktır. Bu görüş ve teoriler yeni görüş ve teorilerle çürütülmedikçe de varlığı geçerliliği devam eder. Bilimsel yöntem budur.
Gelelim üçüncü yanlışa; evrim teorisinin milli değerlerimize terstir düşüncesine. Darwin’nin evrim teorisini açıklamadan yüzyıllar öncesinde islam dünyasının bilim insanları evrim yani canlıların zaman içinde geçirdiği değişimleri açıklayan görüşler ortaya atmış hatta Mevlana da buna bir sözünde şu şekilde değinmiştir. “Ben cemadattandım... öldüm, yetişip gelişen bir nebat ( bitki) oldum. Nebatken öldüm hayvan suretinde zuhur ettim. Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de öldüm, öldüm de insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan ne korkayım. Bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler alemine geçip kol kanat açayım....” milli dini değerlere ters düşen bir şey yok. Sadece düşünen insan yani homo sapiens olup olmamakla ilgisi var. İnsanı düşünmekten alıkoyamayız. Ayrıca tekrarlıyorum teorilerin kanunların milli değerlere uyup uymadığına bakılmaz.
Dördüncü yanlış; biz maymundan mı oluştuk yani? Hiçbir evrimci hiçbir bilim insanının böyle bir açıklaması yok. Bu evrim karşıtlarının evrimin çıkarlarına ters düştüğünü görenlerin ortaya attığı bir şey. Bir taktik. Gerçi maymuna da yazık. Maymun olmasaydı da aslan olsaydı aynı tepkiyi mi verirdik. Bu yanlışın başka bir yazıda ayrıntılı açıklanması gerekir.
Beşinci yanlış; evrim teorisinin günümüzdeki müfredattaki varlığı ile ilgili yanılgıdır. Yok ki öyle bir konu. Lise müfredatında evrim adı altında işletilen konu zaten yeterli değil. Çoktan gitti evrim konusu 80 darbesiyle müfredattan çıkarıldı. Günümüzdeki evrim konusu kısırlaştırılmış içi boşaltılmış hatta yaratılış görüşünün daha ağır bastığı bir şekilde var. Sevgili Aykut hocam yaşamı boyunca bunun düzeltilmesi için çok emek verdi. Kısırlaştırılmasına rağmen bu konu vardı 10. Sınıf konusuydu sonra son sınıf konusu oldu. Hem de son sınıfın son konusu. Biliyorduk bu şekilde itile itile yollanacağını.
Benim şu an aklıma gelen son yanlış; Evrim konusunun şu an müfredatta bulunan bu kısırlaştırılmış konudan ibaret olduğu yanılgısı. Milli değerlerimize ters düştüğü düşünülen evrim konusunun müfredattan çıkarılması için biyoloji dersini ve hatta diğer bilim derslerini kaldırmak gerekir. Aykut Kence hocamın dediği gibi “ Biyoloji evrim ışığında incelenir”. İlk sınıftan son sınıfa kadar bütün konular evrim. Evrim değişim dönüşüm demektir. Canlıların çeşitliliği, hücre, kalıtım, büyüme ve gelişme evrimle anlatılır. Bırakın biyolojiyi tüm bilim derslerinde evrim var.
Milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış Heraklitosa bakın “ Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” “Bir nehirde iki kez yıkanılmaz” demiş. Demek istediğim şudur ki; bu evrimden kurtulmak kolay değil. Kurtulmak için uğraştıkça daha da rezil olunacak, komik duruma düşülecek. Somut haliyle Darwin’le ortaya atılmış olabilir ama insanoğlunun düşünmeye başlamasıyla başlamış 150 yıl önce teorileşen bir açıklamadır bu. Bu nedenle hazır homo sapiens iken homo erectusa dönme çalışmalarının bir anlamı yok.