İzmir Belediyesi, yayıncılık alanında, güzel çalışmalara imza atmış. Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesince hazırlanıp bastırılan Hukuk-u Beşer isimli kitap da bunlardan birisi. Kitap, Hasan Tahsin' in hayatı ile birlikte, yayınladığı gazetenin sayılarını bu günkü Türkçe ile bizlere ulaştırıyor.
Hasan Tahsin olarak tanıdığımız halk kahramanın asıl ismi Osman Nevres' dir. 1888 yılında Selanik de doğmuş ve 31 yıl sonra, İzmir' de, işgal kuvvetlerine kurşun sıkarken öldürülmüştür.
Öğrenim hayatı, Şemsi Paşa okulunda başlamış, Fevziye Mektebi ile devam etmiştir. 1909 - 1914 yılları arasında, Paris' teki Sorbonne Üniversitesinde siyaset bilimi okumuştur. Yurda döndüğünde Teşkilatı Mahsusa' ya katılmıştır. Teşkilattaki en önemi görevi, Romanya' daki Buxton kardeşlere suikast düzenlemesiydi. Başarısız olan bu girişimden sonra tutuklanarak , 8 Aralık 1916 yılına kadar Bükreş' te hapis yattı. Hasan Tahsin adı, bu eylemdeki sahte ismiydi. Sonraları da kullanmaya devam etti. 1917 yılında yurda döndü. İsviçre' ye gönderildi. Burada tanıştığı insanlarla giriştiği tartışmalar sonucunda, dünya barışı fikri kafasında oluşmaya başlamıştı.
1918 yılında İzmir' e geri döndü. Kız kardeşi Melek Hanım, abisinin, Anadolu' ya silah ve insan kaçırdığını anlatmıştır. Afyon civarına kadar inerek, bir çok yerde, direniş örgütleri ile temaslar kurmuştur. 1918 yılının Kasım ayında, Frenk mahallesindeki , Bakırcıyan Ferhanesi 47-49 numaralı adreste, HUKUKİ BEŞER ( İNSAN HAKLARI ) Gazetesi' ni yayınlamaya başlamıştır. Bu gazete kapanınca, SULH VE SELAMET isimli bir gazete yayınlamış ve özellikle savaş zenginlerini hedef almıştır. Gazete, Osmanlı Sulh ve Selamet Cephesi adlı partinin yayın organıdır.
Gazetecilik yaptığı yıllarda, İttihat ve Terakki' ye muhalif bir tavır almıştır. İttihatçı Gazeteler Elan İnşa Ettiriyor başlıklı yazısında, özellikle Tanin gazetesini sert bir şekilde eleştirdiği görülmektedir. İttihat ve Terakki' nin mal varlıklarının Teceddüt Fırkasına devrini de eleştirmiş, liderlerini teşhir etmiştir. İttihatçıların faaliyetlerini '' en büyük küstahlık'' olarak nitelemiştir. Partinin, başka bir isimle yeniden açılmasına '' Laşesine bütün milletin tükürdüğü bir canavarın mezarcılığını yapanlar, onu bir hortlak gibi meydana çıkarma teşebbüsündedirler '' diye yazmıştır.
Buraya kadar olan kısımdan anlaşılacağı üzere, Hasan Tahsin, uğruna suikast düzenlediği İttihat ve Terakki' den kesin bir kopuş yaşamıştır. Gazetesinde yazdığı yazılarda, sosyalist olduğunu çok defa yazmıştır. İftiralara cevap isimli makalesinde '' Biz meslek itibarıyle tekrar edelim, adalet-i içtimaiye ve muvazene-i iktisadiye esasını terviç edenlerdeniz yani kelimenin tam anlamı ile sosyalistiz. '' diyerek, politik kimliği konusundaki her türlü tartışmaya bir son vermiştir. Ancak bu yazısında, bolşeviklik konusunun, henüz ne olduğunun yeterince belirli olmadığını belirtmiş, henüz buhar halinde olan bir fikrin kendisinde oluşamayacağını yazmıştır.
Yunan işgal komutanlığı tarafından, İzmir matbuat ve sansür müdürlüğüne atanan Mihali Rodas anılarında '' Ayakta olan bu Türk kitlesi arasında Hukuk-u Beşer gazetesinin genç muharriri Hasan Tahsin' e tesadüf ettim. Gazetesinde, Bolşevik tarzında müteaddit sosyalist makalat neşretmiş idi... Hasan Tahsin'i müteheyyiç halk arasında gördüğüm vakit, kendisinden vaziyeti sordum. Hiç tereddüt etmeden bana, ahval icap ederse, ertesi günü Türk ahalinin müdafaası için o safta bulunacağını söyledi '' demektedir. Yazıda, anlatılan Maşatlık' ta, yapılan gösteridir.
Hasan Tahsin'in nasıl öldüğüne dair çeşitli anlatımlar bulunmaktadır. En önemli bilginin Rodas' ın tanıklığı olduğunu düşünüyorum. Rodas, Hasan Tahsin' nin naşının 15 mayıs öğleden sonra kışla önünde bulunduğunu aktarmıştır. İşgal kuvvetlerine karşı savaşırken öldürülen bir sosyalist olarak hafızamızda yer etmelidir. Politik kimliği konusundaki çarpıtmalara izin vermemek, bizim ona olan borcumuzdur.
Hasan Tahsin'in, 15 Mayıs 1919 da, saat 11.00 sıralarında, işgal kuvvetlerine sıktığı kurşun, sosyalistlerin onur nişanıdır.