Ataması yapılmayan 23 yaşındaki sosyal bilgiler öğretmeni İsa Erdoğan İzmir’de intihar etti. Facebook hesabından “Öncelikle hepinizden ailemden arkadaşlarımdan yakın dostlarımdan, böyle bir üzücü durumu yaşattığım için özür diliyorum. Üzgünüm. Uzun zamandır mutsuzum. Mutlu nasıl olunur onu bile bilmiyorum aslında. Hayatımın geri kalanını devam ettirmek için umudumu, ışığımı kaybettim. Bu paradoksu kıramadım. Başka bir sebep aramanıza gerek yok. Kendi irademle, kararımla aranızdan ayrılıyorum. Bu not yayınladıktan hemen sonra hayatımı sonlandırıyorum. Vasiyet: Tüm organlarımı ve dokularımı bağışlıyorum. Ailemin rızası alınarak. En önemlisi Erzincan'a defnedilmek istiyorum” notunu paylaştıktan sonra kendini astı.
Çaresiz, güçsüz insanların yapacağı şey olarak gözümüzde şekilleniyor ilk başta ve çoğu zaman intihar. Oysa, -ilerici bir rolü olmasa da- intihar da bir irade gösterme yöntemi. ‘Kader’ini beklememek, dışarıdan gelenin karşısında içeriden yön vermek… ‘Hayatın akışına müdahale etmek’
***
Buraya yazması kadar kolay değil yani. Hızlıca okuması kadar kolay değil.
O yüzden, (üzülsem de) İsa’ya acımıyorum, bilhassa saygı duyuyorum.
‘Uzun zamandır mutsuzum. Mutlu nasıl olunur onu bile bilmiyorum aslında. Hayatımın geri kalanını devam ettirmek için umudumu, ışığımı kaybettim. Bu paradoksu kıramadım. Başka bir sebep aramanıza gerek yok’ diyor İsa. Nasıl kendinden emin…
Kafası karışık falan değil belli ki…
İnsan nasıl verir bu kararı?
Üzerine düşünülesi bir soru bu!
***
‘Uzun zamandır mutsuzum.’ diyor İsa, çok net bir sebeple ayrılıyor aramızdan. ‘Hayatımın geri kalanını devam ettirmek için umudumu, ışığımı kaybettim.’ diye de ekliyor. Kendini kandırmıyor. Başka bir seçeneğe ikna olsa, onu yapardı; belli, iradeli İsa… Ama seçenek de göremiyor.
Kendisini mutsuz ve umutsuz olarak tanımlayanların sayısı ne kadar hızlı artıyor değil mi? Buna karşılık, gidişatı değiştirecek bir seçeneğe yönelenlerin sayısı ise artmak bir yana, maalesef azalıyor… İhtiyaç artarken, ‘seçenek’ silikleşiyor. İşte bu da düşünülesi bir diğer konu!
***
Yazıyı istatistikî rakamlara boğmak istemiyorum fakat yazıyı okuyan kişiden, etrafındakilerin kaçının geleceğinden emin olduğunu gözden geçirmesini ve bunun sebebini düşünmesini istiyorum.
Kuşkusuz, ‘bireysel’ sebepler de değerlidir ama gerçek o ki; bireysel gibi görünse de toplumsal olduğu her geçen gün daha da kesinleşen büyük problemlerle karşı karşıyayız ve bu problemler toplumun çok büyük bir çoğunluğunu ağır ağır intiharın eşiğine sürüklüyor.
***
Sadece OHAL sürecinde en az 39 kişi intihar etti. Terör bu! Failleri de apaçık belli!
***
5-6 yıl önce bir broşürde ‘Hayatın akışına müdahale zamanı’ başlığını atmıştım. Bugün de tam olarak öyle… Evet, ‘Hayatın akışına müdahale zamanı’…
En gerici olan; seyretmek…
Maalesef akla ilk geleni; intihar etmek…
Ama tek çare var; isyan etmek!
Tüm organlarımızı ve dokularımızı bağışlayarak hem de…
Ya bu deveyi güderiz, ya bu diyardan gideriz!
***
Tekrar ediyorum; İsa 23 yaşında kararlı genç bir öğretmendi ve artık yok aramızda!
Bakın tekrar ediyorum; artık yok!