“Ne haber lan hoca?” sarışın güzel öğrenci rahat, laubali bir tavırla seslenir, Metin And sakin bir şekilde “İyilik, teşekkür ederim” diyerek yürür, geçip gider. Genç öğrenci Hülya Nutku ne yapacağını bilemez, yaprak gibi titrer. Saatler sonra nihayet cesaretini toplar, özür dilemek için hocası Metin And’ın odasının kapısını çalar. İşin aslı o zamanlar tiyatro bölümünün personeli İsmail Efendiye öğrenciler esprili bir şekilde “hoca” diye hitap ederler. İsmail Efendi’ye seslenen Hülya Nutku’nun selamını o sırada tesadüfen oradan geçen Metin And almıştır. Hülya Hoca bu unutulmaz anı şöyle anlatıyor. “Hocam çok özür dilerim. Çok üzgünüm, biz öğrenciler İsmail Efendiye “hoca” lakabı taktığımız için böyle laubali bir tavrım oldu. Özür dilerim” dedim. Yüzüme bakmadan “Küstüm sana” dedi. İyice üzülmüştüm. Tam o sırada nüktedan bir tavırla “Ben de sevinmiştim. Öğrencilerim bana ne kadar samimi davranıyor diye” diyerek beni rahatlattı.” Hülya Nutku hocasını anımsarken gülümsüyor.
Dediklerine göre, Metin And son derece esprili ve şakacı bir insandı. Hocanın içtenliğini ve nüktedan yanını anlatan çok sayıda anı var. Prof. Dr. Hülya Nutku, bu yıl “Metin And Akademik Ödülünü” kazandı. Hayatını tiyatroya adayan Hülya Nutku için hocasının adına verilen bu ödülü almak çok anlamlı. Prof. Dr. Hülya Nutku çok yönlü, değerli bir aydın ve hocaların hocası. Bugün sahnelerde gördüğümüz çok sayıda usta oyuncunun üzerinde Hülya Nutku’nun emeği vardır. Yıllarca Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümünde oyun yazarlığı dalında çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Dünyada tiyatro sahnelerine yansıyan bütün sıra dışı oyunların peşine düşen Hülya Hoca bitmek tükenmek bilmeyen merakıyla hem kendini daima genç tutar, hem de çevresindekilere ilham kaynağı olur. Yetiştirdiği sayısız öğrencinin arasında bugün çok değerli oyun yazarları bulunuyor.
Bugün bu değerli genç kuşağın ortak noktası, Prof. Dr. Hülya Nutku’nun imzasını taşıyor olmalarıdır. Hocası Metin And, 1927 doğumlu bir akademisyen, tiyatro tarihçisi ve bale yazılarıyla tanınan bir duayen. Metin And, Galatasaray Lisesi’nden mezun olduktan sonra, İstanbul Hukuk Fakültesini bitirir. 1960’lı yıllarda DTCF’ye asistan olarak giren Özdemir Nutku ile ortak bir yanı var. Her ikisi de Ferdi von Statzer’den ders alır. Yüksek lisans için Londra’ya giden Metin And, ardından Rockefeller Vakfı bursu alarak New York’a gider ve sonra ülkesine geri döner. Forum Dergisi’ni yönetirken, yazdığı sanat eleştirileri ve bale yazılarıyla çok sayıda kişinin dikkatini çeker. Yazdığı sanat yazılarını takip eden Özdemir Nutku üniversitenin bu değerli insanı kazanmasını ister ve Metin And’ın öğretim görevlisi olarak üniversiteye alınması için öneride bulunur. Uzun yıllar DTCF’de öğrenci yetiştiren Metin And, 1994 yılında emekli olana kadar çok sayıda sanatçıyı tiyatro dünyasına kazandırır. Emekli olduktan sonra Boğaziçi ve Bilkent’te dersler verir.
2008 yılında aramızdan ayrılan Metin And’ın 1500 den fazla yayını ve sanat tarihi üzerine yazdığı çok sayıda kitabı bulunuyor. Hülya Nutku’ ya göre, hocası Metin And öğrencisine, onların “geleceğine inanan” bir hocaydı. Bununla ilgili bir anısını Hülya Hoca şöyle paylaşıyor. “Bir gün odasında hayran olduğum Güney Kore’den alınmış maskları gösterip “hocam ne kadar güzeller, elimizde imkan olsa da bizler de sahip olsak” dediğimde “Bir gün sen de gidip bunlardan alabileceksin buna inan” dedi. Bu o zamanlar bana şaka gibi gelmişti. 1998 yılında, Ayşegül Yüksel Hoca ve Refik Erduran’la “27. Dünya Tiyatro Kongresine” Güney Kore’nin Seul kentine gitme daveti aldığımda, oradan birçok mask alma şansını yakalamıştım. Kısaca bana inanmayı, başarılı olmayı, hedef sahibi olmayı öğretti diyebilirim. Doktora babam Metin And’ı son olarak 2004’de Özdemir Nutku’nun Afife Jale Ödül töreninde “Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü”nü aldığı zaman gördüm.” Hülya Nutku ve Metin And’ı anlatmak için bir köşe yazısı doğal olarak yeterli değil, biz burada sadece size bir tadımlık sunduk ve gökyüzüne bir selam yolladık.