Bugün İzmir metrosunda tahrip edilen heykeli duyunca çok üzüldüm. Heykeli ne gördüm ne de ne anlattığı konusunda bir fikrim var. Ama herkesin her objeye değişik anlamlar yükleme serbestisinin şiddete varmasına üzüldüm. Sanata karşı yapılan bu tepkinin neden bir kadının suratına uyurken halk otobüsünde mastürbasyon yapan adama karşı gösterilmediğine de anlam vermek zor. (Tepkiden kastım şiddet gösterilsin anlamında değil. ) Ya da ikisi de aynı zarar verme ve rahatsız etme hissiyle mi oluşuyor? Birey objenin kendinde uyandırdığı cinsel çağrışımları ve duyguları inkâr etmek için objeye zarar veriyor ya da kendisinin ona hükmedebileceğini mi bir şekilde göstermek istiyor?
Birisi insanın doğasını duygularını anlatmak için bütün sabrını, enerjisini dağı taşı yontarak tüketir ve size sadece bu eseri izleyerek bu sıkıntıları anlama şansı verir. Sizse bunu yıkarsınız, kaldırırsınız. Sanat eserleri ya da bunun neresi sanat derseniz de, üretilen tüm eserler saygıyı yapanın emeğinden dolayı hak eder.
Kimi insan vardır dağları deler su getirir köye, kimisi vardır su kanalı döşer, kimisi vardır musluk tamiri yapar ama hepsinde bir emek vardır. Şunun için yazıyorum bunu, herkesin gözünde her eserin değeri farklı olabilir. Yıkmak istediğiniz heykeli beğenmediniz. Bazı sanat eserlerini(eserleri) dağdan köye su getirmek yüceliğinde görürken, bazılarını musluk tamiri ayarında bulup küçümseyebilirsiniz, bunu anlarım. Daha yüce bir sanat anlayışınız vardır. Ama bunun çözümü yıkmak değildir. Sanat eserini (ya da sadece eseri) uygunsuz bulmak ya da beğenmemek de şiddet hakkı doğurmaz. Bir yanda duygularını ağacı yontarak dindiren insan, bir yanda bu ağacı parça parça eden yerine AVM’ler yapan insan, bir diğer yanda duygularını sanat eserlerini tahrip ederek dile getiren insan. Bir de duygularını umumi otobüslerde insanların suratına mastürbasyon yaparak açığa çıkarmaya çalışan insan? Ece Ayhan’ın insanlar üzerine söylediklerini getiriyor aklıma ve sonunda söylediklerini “ben böyle dedikten sonra beni kim sever, zaten buna gerek de yok”
Türkiye’ de kadının ve heykelin durumu yerinden edilme ve şiddet görme üzerine kurulu. Bunun için ülkemizde yerinden edilen zarar gören heykellerin de ufak bir listesini eklemek istedim, başlı başına bir arşiv çıkıyor neredeyse; bu yüzden vazgeçtim. Ama şu var heykeller, sağcı, solcu komünist, faşist, putvari, ahlaksız, edepsiz, saygısız, namussuz, tahrik edici denerek yani her görüşün kendine düşman bulabileceği nedenlerle; gene kadınlar da açık, kapalı, ahlaksız, ahlaklı, boşanmak istemedi, boşanmak istedi, terbiyeli terbiyesiz evden çıkmaz eve girmez, çok konuşur hiç konuşmaz gibi yani herkesin bahane gösterebileceği nedenlerle şiddet görüyorlar.
Herkesin birbirine saygı gösterdiği tahammülsüzlüklerin insancıl yollardan uzlaştırıldığı bir dünya dileklerimle,
Sanatla, sevgiyle…