Kürt sorunu, yıllardır süregelen, her iktidarın işine geldiği şekilde kullanmaya çalıştığı ve kullandığı köklü, karmaşık bir mesele.

Siyasal iktidarların da Kürt siyasetinin de bir türlü doğru konumlanmadığı, her iki taraf için de ‘fırsatçılık’ yaklaşımı öne çıktığı için bu sorunun çözümü için bir türlü ‘samimi ve kalıcı’ yaklaşımlar ortaya konamıyor. İşin doğrusu, her iki taraf da bu sorunu kendi varlıklarını korumamak, pozisyonlarını güçlendirmek için kullanıyor, adeta gerginlikten besleniyor.

90’lı yıllardan beri iktidarlar Kürt sorununu sadece ‘terör’ konumuna indirgediği için ‘baskı şiddet, savaş’ stratejisini benimsedi. Kürtler kendi evlatlarını kaybetti, T.C. ise ne yazık ki binlerce günahsız gencini bu belaya şehit verdi.  Bir arpa boyu yol gidilmedi, olan bu ülkenin gençlerine, milli servetine en önemlisi huzur barışına oldu!... Bu var ki, bu kirli oyunun aktörleri için bunların hiçbir önemi yoktu!..
Dün darağacına göndermek istediklerini bugün TBMM kürsüsüne çağırmak onlar için ne ilkesizlik, ne riyakarlık ve sahtekarlık ne de vatan hainliğiydi… Durum çok açıktı, iktidarda kalmaları gerekiyordu., Kürt oylarına ihtiyaç vardı, bunun için ‘kapatın, asın kesin…’ dediği DEM grubunun elini de sıkardı, ‘bebek katili’ diye bas bas bağırdıkları Öcalan’ı Meclis’e davet de ederler, hatta serbest bırakmanın ucunu da açarlardı...

Kürsüde Öcalan için ‘urgan’ gösterilip idam çığlıkları atılırken ayakta alkışlayan MHP grubu, Meclis’e gelip konuşsun’ dendiğinde de ayakta alkışlayacaktı bu rezilliği, bu dönekliği… Zira bugün çıkarları bunu gerektiriyor, bu döneklikler de ‘vatanseverlik’ yaftasıyla sunuluyordu.
Bu kirli siyaset oyanlarından bizim midemiz bulanırken, sokaktaki sade vatandaş bu keskin dönüşü anlamaya çalışırken, DEM tarafı ise; bu ‘anlaşmadan neler koparırım’ hesabı yapıyor.

Ülkede sağlık çökmüş, yargı, adalet diye bir şey kalmamış, eğitim sistemi yerle bir olmuş ve en önemlisi halk geçim sıkıntısı ve açlıkla mücadele ederken; bu temel sorunlar görmezden geliniyor, bir suni gündemle örtbas ediliyor. Bu ülkenin en önemlisi sorunu tek adam sistemine son vermek ve demokrasiyi getirmek, Kürt sorunu da dahil her türlü sorun demokrasi varsa çözülebilir denmediği için!...
İktidar bu kez şapkadan ‘Apo’yu çıkartıyor!...

Ülkede kangren olmuş, çözmeye değil çözümsüzlüğe terk edilmiş Kürt sorununu gerçekten uzlaşma ve demokrasi ile çözümlemeye çalışan Selahattin Demirtaş ise devre dışı tutulmaya çalışılıyor!.. Muhatap Öcalan oluyor, DEM, Demirtaş’ın adını bile anmıyor!..

Sonuç olarak güven vermeyen, yine siyasi çıkar odaklı bir sürece giriliyor. ‘Provokasyonlara açık manipüle edilmeye müsait bir süreç bu’ diye yazıyı sonlandırmaya hazırlanırken Tusaş saldırısı gerçekleşti.  Ülkenin en iyi korunan en yüksek güvenlikli kurumuna nasıl böyle bir saldırı yapılabildi elbette pek çok soru işaretlerini de gündeme getirdi. Umuyorum 2015 yılı Haziran /Kasım ayları arasında yaşananlar tekrarlanmasın. Yönetilmeyen adeta savrulan ülkemizi yine zor günler bekliyor.