İzmir Körfezi’nde yüzeceklerini açıklayan ve hatta tarih bile veren Belediye Başkanları oldu. Körfez hâlâ bildiğiniz gibi. İnanmayanlar Bostanlı ve Narlıdere balıkçı barınaklarındaki balıkçılara bir sorsunlar Körfez’in durumunu.
Yüzlerce kilometre öteden kente su getirebilmek için baraj yapılıyor. Ama kentin içindeki Çamlı Barajı Kanadalı altın yağmacısı için yapılmıyor, yaptırılmıyor! Kuraklığın kaçınılmaz olduğu yıllara gidiliyorken, üç yüz bin kişinin içme ve kullanma suyunu karşılayacak olanak yok sayılıyor.
Kentin göbeğinde nükleer enerji santrali atığı olan tonlarca radyoaktif Europium 152 ve Europium 154 kalıntısı, bilindiği halde yedi yıl süreyle İzmirlilerden ve tüm Türkiye’den saklanıyor. Radyoaktivite saçan bu tehlikeli atıklar için anlamlı bir şey yapılmıyor. Sorun kentin göbeğinde olduğu gibi duruyor. Bu atıkların kaynak ülkesi neresi, kimler getirdi bilinmiyor. Ya da biliniyor da açıklanamıyor.
Yarımada talan ediliyor. SİT dereceleri düşürülüyor. Asla imara açılmaması gereken alanlar yabancı yatırımcılara ve yerli işbirlikçilerine peşkeş çekiliyor.
Aliağa, Türkiye’nin ekolojik olarak en sorunlu en kirli yerleşim yeri. Hiçbir önlem alınmadığı gibi hava kalitesinin denetimi, ölçümleri doğru düzgün yapılmıyor. İlçe hastalıklara ve ölüme terk edilmiş. Demir çelikler, gemi sökümler... Tehlikeli atık dağları oluşmuş yerleşim yerine şimdi de tufal atıkları sorunu eklendi.
Tarım alanlarını, seraları, bahçeleri yok ediliyor İzmir’in. İnciraltı, Balçova bahçeler arası, Narlıdere’deki mandalina bahçeleri tamamen yok edilmek isteniyor. Tahtalı Baraj Havzası’ndaki verimli tarım arazilerini de hobi bahçesi yaparak ihanetin en büyüğü gerçekleştirilmiştir.
Kişi başı günde bir buçuk kilogram evsel atık üretilen kentte Harmandalı’ndan başka evsel atık depolama alanı yoktur. Kullanılan bu alanın da kullanım süresi yıllar önceden dolmuştur. Yeni alanın yapılmasını hiçbir ilçe kabul etmemektedir. Ama tüketime, dolaysıyla evsel atık üretimine son sürat devam etmektedirler. Facia kaçınılmazdır Harmandalı’nda...
Sanayinin tehlikeli atıkları mafyavari yöntemlerle bir yerlere tıkıştırılıyor. Tehlikeli atık oluşum miktarları da belli bunları geri kazanma ve giderme tesislerinin kapasiteleri de. Arada yüzlerce ve yüzlerce kat fark var, uçurumlar var! Tehlikeli atıklar nerede?
Kültürpark gibi muhteşem bir ekosistem sermayenin yeni rant alanı olma yolunda hızla ilerliyor. İmara açılıyor! Pazaryeri olarak kullanılıyor. Altı üstü otopark yapılmış. İzmir’de polisin konuşlandırılacağı başkaca yer olmadığı için Kültürpark’a yığılmış emniyet güçleri.
İzmir’in elektrik fabrikası enkaz olarak duruyor yıllardır. Önemli bir değerdir. Ancak, yerel değil, merkezi otorite karar vericidir. O da engellemektedir kentin buraya irade koymasını.
Kordon yakılmış ve yıkılmıştır. Körfez kıyısındaki iskeleli evler yok edilmiş, beton bloklara ezdirilmişlerdir. Tarihsel ve mimari değeri olan, kent belleği için önemli birkaç yapı dışında bina yoktur İzmir’de. Yakın tarihte yapılan Konak’taki Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi de İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne verilecekmiş...
Kent zannediliyor İzmir! Köy bile değil oysa. Sermayenin ve yoz kültürün cirit oynadıkları bir alan sadece.
Kente yabancılaştırılmış kitlenin tepki koyması böylece engellenmiş oluyor. Kentte yaşayanları kente bağlayan hiçbir değer yok! Tabii Kordon sandıkları yerde balık rakı muhabbetinden başka...
Çözüme, yerelin özerk olması ve kentin nasıl bir kent olacağına, nasıl yaşanacağına, ekonomisine kentlilerin doğrudan katılarak karar verebilecekleri yeni bir siyasal anlayış ve yönetimle ulaşılabilir.