Belgesel kanalını açtığımda cüppesinden ve bulunduğu kürsüden yargıç olduğunu anladığım bir adam elindeki belgelere büyük bir dikkat ve ciddiyetle bakıyordu. Sonra kafasını kaldırıp, kürsünün sağ tarafında duran takım elbiseli adama dönerek “Evet müfettiş, bu fotoğraflarda mağduriyet açıkça görülüyor” dedi. Bir ceza duruşması izlediğimi düşündüm. Bu arada kamera yargıcın elindeki fotoğrafa odaklandı. Cılız bir atın fotoğraflarıydı bunlar. Sahibi ona yeterince bakmamakla, beslememekle suçlanıyordu. Müfettiş, atın sahibinin birkaç defa atını iyi beslemesi için uyarıldığını söyledi. Buna karşılık yapılan kontrollerde atın durumunun iyiye gitmediği kayıt altına alınmıştı. Hakim davalıyı eleştirdi. Davalı ise maddi durumunun iyi olmaması nedeniyle ihmalinin ortaya çıktığını söyledi. Adamın atına el konuldu, para cezası verildi, çeşitli masraflar ona yüklendi.
Hayvanların devlet tarafından nasıl korunduğunu anlatan bu belgesel diziyi izlemeye devam ettim. Hayvanları korumakla ilgili bir polis teşkilatı, müfettişler, özel mahkemesi, gönüllüler, dernekler, sponsorlar var. İlgili herkes eğitimden geçmiş. Bunlar son derece başarılı bir şekilde organize olmuşlar. Barınaklar, tesisler, laboratuvarlar pırıl pırıl. Çok ciddi, profesyonel ve organize bir çalışma devam ediyor. Çiftliklerdeki, sokaklardaki hayvanların korunması için büyük bir çaba var. Tabii bu organizasyonu gerçekleştiren de belgeselini yapan da dünyanın en iyi organize olmuş ülkelerinden birisi.
Dizi bir süre daha devam etti. Hayvan hakları ve onların korunması ile ilgili farkındalığım daha da arttı. Sonra, Ağustos 2018’de bir bacağı kopmuş bir sokak kedisini bakımını yaptırarak ilk masum ve sevimli dostumuzu (şu an üç oldular) evimize aldık.
İzmir’de Hayvanların Korunması
İzmir bu alanda da kendine özgü ekonomik ve sosyal koşullarının etkisiyle Türkiye geneline göre daha iyi ve öncü durumda gözüküyor. Bunun en önemli kanıtlarından biri, birinci oturumuna katıldığım İzmir Barosu tarafından 2 Kasım 2019’da düzenlenen ve Adana, Ankara, Antalya, Çanakkale, Denizli, Diyarbakır, Düzce, Eskişehir, Hatay, Isparta, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Manisa, Mersin, Ordu, Sakarya, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Uşak baroları ile hayvan hakları alanında çalışmalar yürüten akademi, kurum ve derneklerin üyelerinin katıldığı “Hayvan Hakları Yasası Çalıştayı”dır. Katıldığım oturumdaki sunumlar çok kaliteliydi. Yaşar Üniversitesi’nden Doç. Dr. Emre Cumalıoğlu’nun sunumunu, oturumun üçüncü konuşmacısı Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Vet. Hekim Serdar Aktop “şiir gibi” diye tarif etti ki, gerçekten doğru bir tarifti bu. Yine Belediye Veteriner Hekimler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Vet. Hekim Sinan Okçuoğlu’nun 5199 Sayılı sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve uygulaması hakkındaki değerlendirmeleri de çok faydalı bilgiler içeriyordu.
Ulusal düzeyde ses getiren bu çalıştaydan kısa bir süre sonra bu kez kendimi 19 Kasım 2019 günü Karşıyaka Belediyesinin Karşıyaka’nın Doğa ve Hayvan Dostu Gönüllülerini Birlikte Büyütelim toplantısında not tutarken buldum. Toplantının ilk konuşmacısı olan Başkan Cemil Tugay hayvanlara ve özellikle sokak hayvanlarına karşı duyduğu sorumluluğu ve sempatiyi ve içtenlikle anlatıyordu.
Geçen Mart ayının ortasında Mersin’den yola çıkan ve 1200 kilometre yürüyerek hayvan hakları konusunda farkındalığı yükseltmek isteyen hayvan hakları savunucusu Semih İğdigül’ün yürüyüşünün finali için İzmir’i seçmesi tesadüf değildir herhalde.
İzmir’de çok sayıda hayvan hakları savunucusu dernek ve federasyon bulunmakta. Bu kuruluşlar oldukça faaller. Sosyal medyayı çok iyi kullanabiliyorlar, üyelerini ve finansal kaynaklarını mobilize edebiliyorlar. Her an görevli gibiler. Yazıyı hazırlarken telefonla bazı konularda görüş aldığım Ege Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Funda Bayrı Ersoy’un çok yoğun bir gündemin içinde olmasına rağmen bana zaman ayırması bu duyarlılığın bir örneği.
İzmir Barosu yukarıda belirtilen çalıştay örneğinde görüldüğü gibi konuya son derece duyarlı. Baronun hayvan hakları ile ilgili faaliyetlerini yürüten bir hayvan hakları komisyonu var.
Karşıyaka’da herhangi bir kuruluşa bağlı olmayıp, kısırlaştırılmasından, beslenmesine, tedavisine kadar sokak hayvanlarıyla ilgilenen çok sayıda kişi ile karşılaştım. Bir sabah bir satış işlemi için buluştuğum gayrimenkul uzmanı benden izin isteyip önce yolumuzun üstündeki bazı bölgelere mama ve su bıraktı. Dışarda yediği yemekleri ayda bire indirerek ya da kıyafetlerinden tasarruf ederek sokak hayvanları için bütçesinden bir fon oluşturduğunu söyledi. Bunlar bu İzmir’i daha da güzelleştiren eylem ve düşünceler.
Valilik ve İzmir Emniyet Müdürlüğü İzmir’deki bu duyarlılığı ciddiye alıyor. İzmir Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’nün bünyesinde kısıtlı sayıda personelden oluşan Çevre, Doğa ve Hayvanları Koruma Büro Amirliği ekipleri kent genelinde çalışma yürütüyor. Şimdilik küçük bir birim olmasına karşın İzmir’deki vatandaşlar onlardan çok şeyler bekliyor. Ama onların da bu kadarlık bir kaynakla tüm şehrin hayvanlarını korumaları çok zor. Bununla birlikte, benim bu ekibe naçizane tavsiyem ele aldıkları bir vakayı ya da süreci sonuna kadar takip etmeleri. İnsanlar bilmeli ki bir hayvana zarar verilirse ve bu ekip konuya el atmışsa bunu gittiği yere kadar takip eder.
Belediyeler 5199 sayılı kanuna göre hayvanların hakları, korunmaları ve bakımları ile ilgili olarak kilit konumda. İzmir belediyelerinin Türkiye geneline göre bu alanda nispeten daha iyi durumda olduğunu bilmekle beraber, benim kişisel izlenimim konunun öneminin daha tam olarak anlaşılmadığı ve yeterli düzeyde bir profesyonel yaklaşımın geliştirilemediği yönünde. Bununla birlikte İBB Başkanı Tunç Soyer’in ilçelerdeki kısırlaştırma faaliyetlerine destek vermeye yönelik bir program oluşturması gibi olumlu örnekler de az değil.
Hayvan Hakları Yasası
Evet ideal düzeyde olmasa da İzmir’de güçsüz, savunmasız hayvanlara destek olabilecek kuvvetli bir potansiyel var. Bunun karşısında ise hayvanları göz ardı eden, onlara karşı zalimlik eden, suç işleyen cahil ve/veya acımasız bir potansiyel de var. Bunları caydıracak bir kanuna büyük bir ihtiyaç vardı. Çıkartılacak kanunun gecikmesi, bu zalimlikler ve işkencelerin devam etmesi ve görüşlerinin dikkate alınmaması nedeniyle hayal kırıklığı içindeki STK temsilcileriyle görüşülmesi sırasında ilgili TBMM komisyonu başkanının bir STK temsilcisine yönelik konuşmasını da çok yadırgadım.
Yasa TBMM’den geçtikten dört gün sonra hayvan hakları derneklerinin soluğu Ulus Meydanı Atatürk Heykeli önündeki protesto gösterisinde aldılar ve tepkilerini dile getirdiler. Yasanın en etkili paydaşlarının yasa geçmeden önce ikna edilmemiş olması, hatta birkaç gün sonra protesto edilmesi o yasama faaliyetinin başarısızlığına işaret ediyor Ama İzmir Veteriner Hekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı H. Gökhan Özdemir’in geçen hafta yaptığı açıklamada belirttiği gibi umutsuzluğa kapılmadan çalışmaya ve anlatmaya devam edeceğiz.