Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Federal Soruşturma Bürosu (FBI) ajanları 2022 yılı yazı başında Georgia, Texas, Washington ve California eyaletlerinde 6 kiliseye eş anlı baskınlar gerçekleştirdiler ve aramalar yaptılar.

Arama yapılan kiliseler, “Dua Evi Hristiyan Kilisesi” adında bir organizasyona bağlıydılar ve ABD ordusuna ait üslerin yakınlarında faaliyet göstermekteydiler. Bu kiliseler ABD’nin en büyük askeri üslerine çok yakın mesafelerdeydiler. Kiliselere üslerde bulunan ordu mensupları ibadetlerini yapmak üzere gidiyorlardı. Yine, söz konusu kiliselerde sivil hayata uyum sağlamaya çalışan gazilere ücreti karşılığında Hristiyanların kutsal kitabı olan İncil hakkında kurs-eğitim veriliyordu. Gazilerin eğitim ücretleri devlet tarafından karşılanıyordu.

Baskına ayrıntılı ve uzun bir ihbar mektubunun neden olduğu ileri sürüldü. İhbar mektubunda iki husus ön plana çıkıyordu. Birinci husus, gazilerin masraflarının devlet tarafından karşılandığı bu kurslarla ilgili denetimlerde denetçilere öğrencilerin devam durumları, katılımcı sayıları hakkında yanlış bilgiler verilmesi, gazilerden sivillere göre daha fazla kurs ücreti alınması, gazilerin kursları normalden uzun sürede bitirmeye yönlendirilmesi, böylelikle devletten haksız şekilde para alınmasının sağlanması. Bu yolsuzluklar gerçekleşirken gerektiğinde gazilerin de yalan söylemeleri isteniyor, diğer insanların günahkâr olduğu telkin ediliyor, söylenecek yalanların Tanrı katında iyi karşılanacağı ileri sürülüyordu.  

İkinci ve daha da vahim husus bu kiliselerin cemaatlerine tarikat örgütlenmesi yöntemleriyle yaklaşması ve bunların üzerinde kontrol kurmaya çalışması, özellikle genç askerler ve eşleri ile çocuklarını hedef almasıydı. Sosyal medyada dahil olmak üzere farklı ortamlarda tarikatın kışlalara sızarak askerlere farklı türde yönlendirme ve baskılar yaptığı ileri sürülmekteydi. Baskınlara bu iddiaların sebep olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte, FBI tarafından baskınlarda kiliselerde neyin arandığına dair bir açıklama yapılmadı.

Soruşturma ihbar mektubunun içeriği çerçevesinde iki ana konu üzerinden yürüyor; Federal Hükümet’in dolandırılması ve ordu mensupları yaşamları üzerinde kontrol sağlanmaya çalışılması. Soruşturma iki yıldır, çok kapsamlı ve detaylı bir şekilde sürdürülüyor ama kilise yöneticilerinin adli makamların talep ettikleri belgeleri teslim etmemeleri, iş birliği yapmamaları soruşturmayı yavaşlatıyor. Şimdilik tutuklama veya cezan alan bir kimse yok. Davanın hangi noktaya doğru ilerleyeceği, iddia makamının taleplerinin ne olacağı, sorumluların ne cezalar alacağı zaman içinde netlik kazanacak.

Devlet kendisini manipüle etmek isteyen yapılanmalara karşı tedbirli olmalı

Devletler doğaları gereği olağanüstü yaptırım gücüne ve finansal kapasiteye sahip kurumlardır. Bu özellikleri dolayısıyla bireyler ya da farklı yapılanmaların manipülasyon girişimlerinin hedefi olabilirler. Yukarıdaki örnek, dünyanın en güçlü ordularından birinin bile bu türden girişimlere maruz kalabileceğini gösteren özgün bir olayı anlatmaktadır. Söz konusu olayda dikkat çeken bir diğer nokta konunun politik düzleme taşmaması. Siyasetçiler bu konunun hiçbir tarafında yer almıyorlar. Kiliselere yönelik suçlamaların karşısında veya yanında yer alan bir açıklama yapmıyorlar. Süreç, kiliseler, adliye ve FBI arasında geçiyor.

15 Temmuz bayram olarak kabul edildi ve kutlanıyor. Kutlanma nedeni Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki yer alan ve on yıllardır palazlanan bir grubun darbe girişiminin halkın ve devletin diğer unsurlarının da yardımıyla engellenmesidir. Bu kutlanmaya değer bir hadisedir ve kutlanmalıdır. Bununla birlikte, milli bayramlar kutlamanın yanı sıra bayrama vesile olan güne nasıl gelindiğinin hatırlanması gereken yıl dönümleridir. 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişimi ile karşı karşıya kalınmasının nedeni bir camianın devlet içinde toplumun diğer kesimlerinin aleyhine olacak şekilde genişlemesinin yaratabileceği sorunların hafife alınmasıydı. Darbe girişimine giden süreçte bu konuda yapılan uyarılar da fazla ciddiye alınmamıştı. Darbe girişimi kadar, söz konusu paralel yapılanmanın güvenlik bürokrasisi içinde bu derece yoğun güç kazanmış olması da büyük şaşkınlık ve endişe yarattı. Olay, devletin kendisini manipüle etmek isteyen odaklara karşı çok dikkatli olması gerektiğini ortaya çıkardı.

Alınması gereken dersler

Modern bir devletin faaliyetlerinin temelini anayasa, kanunlar ve diğer hukuki düzenlemeler oluşturur. Devlet kamu görevlileri aracılığı ile ilgili mevzuat çerçevesinde görevlerini yürütür. Kamu görevlileri söz konusu mevzuata ve hiyerarşiye uyarak tarafsızlık ve titizlikle devlete ve halka hizmet ederler. Bunu sağlamanın önemli yollarından bir tanesi kamudaki görevlerin liyakate göre dağıtılmasıdır. Kamudaki pozisyonlar toplumun her kesimine açık olmalı, bu görevlerin gerektirdiği yetkinliklere en çok sahip kişiler bu görevlere getirilmelidir. Devletteki görevlerin belli odaklara teslim edilmemesi, bu görevlerin toplumun farklı kesimlerine açık olması herkesin yasalar çerçevesinde birbirini kontrol edebileceği, sorgulayabileceği bir ortamın oluşmasının yolunu açarak, devletin bünyesini sağlamlaştırır ve anayasal düzeni korur. Nitekim, 15 Temmuz günü darbe girişiminin başarıya ulaşmamasının önemli bir nedeni darbeye karışan grupla ilgisi olmayan ve güvenlik bürokrasisi içinde yer alan pek çok farklı kesimin bu girişime engel olmasıdır.

Siyasi- ideolojik yakınlık gibi gerekçelerle devlette kadrolaşmaya, belli odakların belli alanlarla hâkim olmasına, kontrol dışı kalmasına göz yummanın getirebileceği bir diğer önemli risk de bunların başka ülkeler tarafından manipüle edilebilmesi olasılığıdır. Başka bir ülke ilgili yapılanma içinde hiyerarşide kritik noktaları ele geçirebilir ve yapılanmanın tamamen devlet ve halk aleyhine çalışmasının yolunu açabilir. Nitekim, darbe girişimi sonrasında bu duruma ilişkin endişeler de gündeme getirildi. Farklı ülkelerin bu darbe girişimini desteklemiş olabileceğine dair çeşitli iddialar ortaya atıldı.

Darbe girişiminin olduğu gece yüzlerce vatandaşımızı kaybettik. Onlar o gece evlerinde oturup, olayı TV’den izleyebilirlerdi, bugün sevdikleri ile birlikte olabilir, güzel bir hayatın keyfini çıkarabilirlerdi. Ama meşru olmayan bir harekâtı kabul etmeyerek direndiler ve şehit oldular. Bu fedakarlığa karşın, geride kalanların, öncelikle de politikacıların, sorumluluklarını hatırlayıp, devletin anayasa, kanunlar ve kendi hiyerarşisi içinde işlemesine ve kurumlar içinde resmi olmayan güç odaklarının ve paralel yapılanmaların oluşmamasına büyük önem vermeleri, neyin kutlandığını iyi anlamaları gerekir.