Geçtiğimiz günlerde hem İzmir hem de Türkiye için çok önemli bir kurum olan Dokuz Eylül Üniversitesi’nde (DEÜ) iki önemli olay yaşandı. Bunlardan birincisi 20 Temmuz’da Üniversite’nin 42. Kuruluş yıldönümünün kutlanması, ikincisi de Üniversite’ye 26 Temmuz’da yeni bir rektörün atanması.
DEÜ’nün 40 yılı aşkın bir geçmişinin olması, Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri arasında yer alması, 60 binin üzerinde öğrencisi olması bu kurumu İzmir’in gözbebeği haline getiriyor.
Benim üniversite hayatım Mülkiye’de lisans programı ile başladı ve DEÜ’de doktora ile bitti. Master derecemi ise ABD’de bir üniversiteden aldım. Üç derecem de iktisat üzerineydi. Dokuz Eylül Üniversitesi’nin iyi bir üniversite olduğunu ve sürekli bir gelişme içinde olduğunu ilk kez bu üniversitenin hukuk fakültesinde asistanlık yapan bir arkadaşımdan öğrenmiştim. 1996 yılında farklı üniversitelerde araştırma görevlisi olarak çalışan üç arkadaş ve ben de çalıştığım kurumdan burslu olarak iktisat doktorası giriş sınavında başarılı olduk ve derslere başladık. İlk dönemi sınıfça birlikte tamamladık ama ben çalıştığım kurumdaki işlerim nedeniyle derslere ara vermek zorunda kaldım. Bir sonraki akademik yılda ikinci dönem derslerini aldım.
O yıl doktora programına öğrenci alınmadığından ikinci dönem derslerimi tek bir öğrenci olarak aldım. Tek öğrenci olmama rağmen bana bir ders programı verildi. Hocalar derslerde hazır bulundu ben de derslere hazırlanarak gittim. Hazırlıklarımı hocalara sundum. Tabii iktisat bölümü hocalarının bu ciddi tavrı beni çok etkiledi. Hem arkadaşça yaklaşıyorlar hem de benden beklentilerini ifade ediyorlar ve bunları yerine getirmemi takip ediyorlardı. Ben bunu çok güçlü bir kurumsallaşma işareti olarak değerlendirdim. Hem çalışmak hem de işlerin sıkı tutulduğu bir okulda doktora yapmak benim için kolay olmadı. Senelik izinlerim, hafta sonlarım, bayramlarım ders çalışarak geçti. Tez aşamasında da bölüm oldukça titizdi. Birinci jüride tezimi veremedim. İkinci jüride genç ve teknik yönden çok güçlü bir hocanın gönüllü olarak bana sağladığı teknik destekten de faydalanarak tezimi verdim.
Şimdi geriye dönüp baktığımda DEÜ’yü büyük bir saygı ve sevgi ile hatırlıyorum. Orada kurulan tatlı-sert akademik ortamın bana çok katkı sağladığından eminim ve bunun için okuluma minnettarım (Tabii bu arada bana burs sağlayan çalıştığım kuruma da) DEÜ ile ilgili haberleri takip ederim, başarıları ile gurur duyarım.
Önceki Rektör Vekili Prof. Dr. Mahmut Ak yıl dönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada mezunlarla ilişkilerin geliştirilmesinin önemine dikkat çekti. Bu üzerinde düşünülmesi ve çalışılması gereken bir nokta. Çünkü, geçen 42 yıl içinde DEÜ’de eğitim almış yüzbinlerce mezunun üniversite ile ilişkilerinin sürmesi yeni mezunların iş bulmalarını kolaylaştırır, okula itibar kazandırır, bağışların artmasını sağlar. Bunu başarmak için mezunlar derneği ile ilişkiler sıkılaştırılabilir, sosyal medya daha etkili kullanılabilir, mezunlara yönelik etkinlikler ve bağış kampanyaları düzenlenebilir.
Benim dikkatimi çeken önemli bir nokta DEÜ’yü İzmir’le ilgili meseleler tartışılırken pek ön sıralarda görememem. Önceki rektör Prof. Dr. Nükhet Hotar tarafından DEÜ’ye atfedilen “Şehir Üniversitesi” misyonu üniversitenin İzmir’e sağlayabileceği katkıları anımsattığı için bu yönde güçlü bir beklenti yaratıyor. Buna karşın, DEÜ bu konuda fazla iddialı ve etkili gözükmüyor. Üniversitemizin İzmir’in meseleleri hakkında faaliyetlerinin ön plana çıkarılması çok faydalı olur.
Bir diğer önemli husus okulun basınla ilişkileri. DEÜ gibi İzmir için çok önemli bir kurumun kuruluş yıl dönümü özellikle İzmir medyasında daha fazla yer almalıydı. Üniversitenin bir kurumsal iletişim koordinatörlüğü birimi ve bu birimin oldukça güçlü bir kadrosu var. Buna karşın, üniversitenin haber portalında “Basında DEÜ” linkine tıklandığında yaklaşık son beş sene içinde bir hareket olmadığı görülüyor. Halbuki, basın DEÜ gibi büyük bir üniversitenin ışığını topluma yayması için çok önemli bir kanal. Bu alanda da ilerlemeye ihtiyaç olduğu görülüyor.
Yeni rektör Prof. Dr. Bayram Yıldız’ın görevinde başarılı olmasını ve kendisinin mezunlarla ilişkilerin güçlendirilmesi, İzmir ile ilgili sorunlarda daha ön plana çıkılması ve basınla ilişkilerin geliştirilmesi önerilerini gözden geçirmesini diliyorum. DEÜ’nün Türkiye’nin kalkınması, vatandaşlarının huzur ve refah içinde yaşaması için verdiği katkıların artarak devam edeceğine inanıyorum ve hocalarını, çalışanlarını ve mezunlarını kutluyorum. Yine bu vesile ile DEÜ ailesine önümüzdeki akademik yılda katılacak olan kardeşlerimize ve tüm üniversitemiz öğrencilerine başarılar diliyorum.