Bu köşede hep not düşüyorum kendimce; ülkeye, hayata, olan bitene karşı. Bu hafta kendime not düşmek için oturdum yazıya. Çünkü bugün benim doğum günüm. 45 yıl geride kaldı bugün. Heyecanlı, inançlı, bazen öfkeli, ara sıra sert oynadım hayata karşı. İzmir’e ani dönüş kararı aldıktan sonra her şey biraz daha farklılaşsa da hayat devam ediyor anlayacağınız.
Aslında 11 Nisan gece yarısı doğduğum için, tüm aile fertleri 11 Nisan’da kutlamaya başlar. Hatta, 10 Nisan’ı 11’e bağlayan geceden gelmeye başlar mesajlar, telefonlar. Ancak 12 Nisan diye sosyal medyada yazılı olduğu için resmi doğum tarihim, tüm arkadaşlarım, yoldaşlarım, partililer ise 12 Nisan’da kutlar. Siz bu satırları okurken, aslında benim doğum günü kutlama merasimlerim devam ediyor olacak muhtemelen. Gecikmeli mesajlar, dünyanın Avusturalya’dan Amerika’ya yayılan geniş coğrafyasında yaşayan eş, dost, akraba, kuzenleri de hesaba katarsak yine bir “kutlu doğum haftası”nı keyifle yaşıyorum.
İyi ki varsınız
İzmir dışında yaşayan her İzmirlinin bir gün İzmir’e dönme hayali vardır. Ben de öyleydim. Ama daha ilerlemiş yaşlarda bunu yapmayı planlamıştım. Ama hayat her zaman sizin planlarınızı dinlemiyor. Hatta çoğu zaman dinlemiyor. Ankara’da geçen 5, İstanbul’da geçen 20 yılın ardından tekrar Karşıyakalı oldum. Görece çok daha sakin, dingin ve telaşsız geçiyor olsa da 45 yaşım, ülke gündemi ve AKP iktidarı bu telaşı diri tutmaya yetiyor da artıyor bile. Üstüne pandeminin de vurduğu yalnızlık eklenince insan ister istemez aynayı kendine çeviriveriyor.
Nerede hata yaptım? Neleri eksik yaptım? Kimleri kırdım? Kimlere kırıldım? Nelerden kaçtım? Kimler, beni daha çok sevsin diye ne kadar boşa çabaladım? Kimleri üzdüm? Ne kadar çok üzüldüm? Nelere güldüm? Ne çok okudum? Bu sabahki gibi güzel güneşli bir güne uyanmasam bu yazıyı böyle umutla yazar mıydım? Ya da bu güzel günde evde sıkışıp kalmasaydım kendimce nasıl kutlardım?...
Liste böyle uzayıp gidiyor işte! Soruların bazıları dünü, bazıları yarını kapsayan sorular, bir kısmı ise tam da bugünün cevaplarını barındırıyor. Hayat gibi yani.
Herkes gibi, herkes kadar pişmanlıklarım var. Herkes gibi, herkes kadar başarılarım, mutluluklarım. Az ile yetinmeyi, çok olanı paylaşmayı öğretti bana çocukluluğum ve solcu gençliğim. İlerleyen yaşlarım dayanışmacı kıldı bu kalbi. Az olanı çoğaltmak için kırıp dökmemeyi, beklemeyi öğretti. Çok olanı ise hemen paylaşmayı, insanlık için bir değere dönüştürmeyi öğretti.
Yazı yazmak da böyle benim için. Yazmaya başlayınca benim ama bitip sabahları gazeteyi elime alıp dolmuşla ofise giderken okuduğum yazı artık sizin. Sizin okuduğunuz gibi okuyorum kendi yazılarımı da. Yabancılaştırıcı bir şey olsa da daha yüksek bir empatiye bu yolla sahip oldum. Hayatım boyunca yaptığım en disiplin gerektiren iş oldu İz Gazete’de yazmak. Bu genç ailenin bir parçası olmak çok iyi geldi. İnsanının yaşı ilerledikçe başka pencerelerden hayata bakması güçleşirken, burada yazdığım ve sizlerin evinin, işyerinin kısa süreliğine bile bir parçası olabildiğim için çok mutluyum. O nedenle iyi ki İz Gazete de var yeni yaşımda, yeni hayatımda!
İmkânı olan herkes yazsın bir şeyler. Herkes okusun. Herkes konuşsun, paylaşsın. İzmir’e dönüş, pandemik yalnızlık, AKP’nin açtığı derin sıkıntıları aşmamızın başka yolu yok! Zira benim 45 yıllık ömrümün neredeyse 20 yılını kapsayan en güzel ve en rahat olması gereken 20 yılı böyle geçti. Şimdi müsaadenizle kutlu doğum haftama dönüyorum J
Zira, hayatımda oldukları için şükretmem gereken, varlığımı taçlandıran güzel insanlara teşekkür etmem gerekiyor. İyi ki varsınız!