Pandemi ve yarattığı ekonomik sorunlar büyük ölçüde küresel veya ulusal düzeyde ele alınmakla birlikte yerel düzeyde çok fazla ön plana çıkmıyor. Özellikle büyüme, işsizlik, enflasyon, ihracat, ithalat vb.  konular hep ulusal düzeyde değerlendiriliyor. Bunlar belki çok daha fazla ilgi çekiyor ama yerel düzeydeki ekonomik gelişmeleri anlamak da çok faydalı. Çünkü bunlara daha yakınız, ölçeklerinin daha küçük olması nedeniyle daha iyi odaklanabiliriz ve de gerekirse daha kolay müdahil olabiliriz.

Bu yazıda pandemi koşullarında İzmir ekonomisinin görünümünü İz Gazete okuyucuları ile paylaşmak istedim. Bu konu aslında benim de anlamak istediğim bir alan. Ben de bugüne kadar ekonomi ile ilgili konuları ağırlıklı olarak ulusal veya küresel düzeyde değerlendirirdim. Ama bu kez İz Gazete’nin bana açmış olduğu pencereden İzmir ekonomisine bakmayı istiyorum.

İzmir Ticaret Odası İş Geliştirme Müdürlüğü Araştırma Geliştirme Müdürlüğü Uzmanı Erdem Alptekin’in son 5 yılın fotoğrafını çektiği “İzmir’in Türkiye Ekonomisine Katkısına Yönelik Analiz” çalışması pandemi sürecinde İzmir’in içinde bulunduğu ekonomik durumun anlaşılmasına önemli katkı sağlıyor.

 İzmir Ekonomisi Verileri

Veriler/Yıllar

2016

2017

2018

2019

2020

Teşvikli Sabit Yatırım Tutarı (Milyon TL)

1.867

10.522

10.776

9.892

12.205

Kurulan Firma Sayısı

6.227

7.067

6.925

6.135

7.510

Kapanan Firma Sayısı (Tasfiyeler hariç)

1.444

1.666

1.837

2.054

2.054

Vergi Tahsilatı (Milyar TL.)

53,6

64,4

77,8

86,7

97,7

Banka Toplam Mevduatları (Milyar TL)

76,9

89,6

109,3

135,6

186,9

Banka Toplam Nakdi Kredileri (Milyar TL.)

85,8

109,1

120,8

140,8

191

İhracat (Milyar Dolar)

9,7

10,9

12,3

12,2

11,6

İthalat (Milyar Dolar)

9,7

10,9

10,6

8,7

8,5

Konut Satış Sayısı

81.316

84.184

75.672

79.221

93.457

İşsizlik

14,0

14,0

13,8

16,0

17,1

İstihdam Edilenler (Bin kişi) (+15)

1,566

1,611

1,663

1,620

1,491

           Erdem Alptekin-İzmir’in Türkiye Ekonomisine Katkısı-İZTO yayını, TUİK

Teşvikli sabit yatırımlardaki gelişmelerle başlıyoruz. Arazi-arsa, bina-inşaat, makine ve teçhizat ile diğer yatırım (yardımcı makine ve teçhizatlar, ithalat ve gümrükleme giderleri, taşıma, sigorta ve montaj giderleri, etüt ve proje giderleri vb.) harcaması kalemlerinden oluşan teşvikli sabit yatırımlar 2020’de yaklaşık yüzde 24’lük bir nominal artışla (enflasyonun üzerinde) en yüksek düzeyine ulaşmış. Bu durum İzmir’de pandemiye rağmen yatırım alanında bir canlılığın sürdüğü anlamına gelmekte.

İkinci olarak, kurulan ve kapatılan firma sayılarına bakıyoruz. İzmir’de kurulan firma sayısı son beş yılda sürekli artmış. Pandeminin sürdüğü 2020 yılında bile açılan firma sayısı yüzde 22’lik bir artış göstererek 7.510 olmuş. Buna karşın son iki yılda kapanan firma sayısında bir değişiklik yok. 2021 yılı Ocak-Şubat aylarında ise 1494 şirketin kurulduğu ve 473 şirketin kapandığı görülüyor Bu veriler İzmir’de iş fırsatlarının pandemiye rağmen devam ettiği izlenimi veriyor. Bu rakamları 2001 krizinde İzmir’de bir yıl içinde 8 bine yakın işyeri ve 120 fabrikanın kapandığını hatırlayarak değerlendirmekte fayda var.

Diğer yandan vergi tahsilatının 2019 ve 2020 yıllarında enflasyon oranının altında bir artış göstermesi şehirde gelir üretme anlamında bir sorun yaşandığı anlamına gelebilir.

2016-2018 yılları arasında yükselen ve 2019 yılında aşağı yukarı bir yıl önceki seviyesini tekrarlayan ihracatın 2020 yılında gerilediği görülüyor. İthalattaki gerileme ise sadece son yılda değil, son üç yıldır devam eden bir süreç olarak tabloda yer alıyor. Bu veriler Türkiye’nin son üç yılda dış ticaretinde meydana gelen gelişmelere paralel.  Diğer yandan 2021 yılının ilk üç ayında da ihracat rakamları kuvvetli gözüküyor. Bu da Türkiye’nin ihracat performansına paralel bir gelişme. Ayrıca, İzmir dış ticaret fazlası veren bir şehir olma özelliğini sürdürüyor.

Son beş yıla bakıldığında İzmir’de kredi ve mevduat hacminde sürekli bir gelişme büyüme göze çarpıyor. Geçtiğimiz yılda da bu trend hızlanmış ve mevduat ve kredilerde yüzde 37’lik bir artış gerçekleşmiş. Bunun da ulusal düzeyde kredi genişlemesine paralel bir gerçekleşme olduğu söylenebilir.  

Konut satışları pandemi döneminde yüzde 18’lik bir artış göstermiş. Bunda tabii ki hükümetin teşvik ettiği kredi genişlemesinin büyük rolü var. Bununla birlikte, bu artış oranının Türkiye için yüzde 11 civarında olduğunun göz önünde tutulması gerekir.  2021 yılında ise satışlar kredi genişlemesinin durması ve ekonomideki belirsizliklerin yoğunlaşması ile sert bir şekilde düştü.

İşsizlik verilerine tabloda en son satırlarda yer verdim. Bunun iki sebebi var; Bunlardan birincisi, işsizliğin bir ekonomiyi değerlendirilirken göz önünde tutulması gereken en önemli üç performans göstergesinden birisi olması. Diğer iki gösterge ise üretilen pastanın ne kadar büyüdüğüne işaret eden büyüme ile fiyatlar genel seviyesindeki yükselmeye işaret eden enflasyon. Tablodan, İzmir’de işsizliğin 2016 ile 2020 arasında 3 puanın üzerinde arttığı görülüyor. 2016’da yüzde 14 olan işsizlik oranı pandemi yılı olan 2020’de yüzde 17’ye yükselmiş. İstihdam edilenlerin sayısı 2020’de 129 bin azalmış. İşsizlik oranının 2007 yılında yüzde 10.5 olduğunu hatırlatmak isterim. O zamandan beri işsizlik oranı iki ileri bir geri yaparak 2020’de rekor düzeyi olan yüzde 17’ye ulaşmış bulunuyor. İşsizlikteki artış ve istihdam edilen kişi sayısındaki azalış 2019 yılında Gayrisafi Yurt İçi Hasılaya 263 milyar TL. katkı sağlayan İzmir’in 2020 yılında büyük bir olasılıkla pastayı büyütemediğine işaret edebilir. 2020 yılı rakamları açıklandığında bunu göreceğiz.

Rakamlar henüz açıklanmasa da İzmir’in pastasında 2020 yılında en büyük kaybın ilin gelirlerinin kabaca yüzde 30’unu sağlayan hizmetler sektöründen geleceği çok açık. Bunun nedeni bu sektörün kapanmalar dolayısıyla pandemiye karşı çok hassas bir durumda olması. İzmir’in turizm sektörü, oteller, restoranlar, barlar, kafeler, okullar, kahvehaneler, kuaförler kapanmalarla ciddi kesintilere uğradılar ve devletten destek göremediler.  Pandeminin hizmetler sektöründe yarattığı sorunlar nedeniyle İzmir’de 2020 yılında on milyarlarca liralık gelir kaybı yaşanmış olabilir. İşsizlik oranının artması, vergi tahsilatlarındaki artış oranının enflasyon oranının altında kalmış olması böyle bir olumsuzluğun işaretleri olabilir.

Önümüzdeki birkaç ay hem genel olarak Türkiye ekonomisi hem de İzmir gibi hizmetler sektörünün önemli bir ağırlık taşıdığı şehirler için çok önemli. Bu birkaç ay içinde aşı konusunda başarılı adımlar atılırsa ve salgın kontrol altına alınabilirse, havaların daha elverişli olması ve maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyulması ile turizme ve hizmetler sektörünün diğer kalemlerine gelir akımlarının güçlenmesi sağlanabilir. 

Diğer taraftan, İzmir’in ekonomi, ticaret ve sanayi alanında önde gelen kuruluşları, merkezi yönetimin şehirdeki birimleri, yerel yönetimler, üniversiteler bölgedeki ekonomik gelişmeleri izlemeli, düzenli olarak raporlamalı, sorunlar karşısında öneriler geliştirebilmelidirler. Bu öneri ve raporların her düzeyde ihtiyaca karşılık verecek şekilde kamuoyu ile paylaşılmasının İzmir’e büyük katkıları olacaktır.  

Bu konuyla ilgili görüş ve önerileri olan okuyucuların bunları benimle paylaşmasından çok mutlu olacağımı ve müteşekkir olacağımı belirtmek isterim.