Alıştığınız bisiklet veya ulaşım yazılarından değil ama unutmamak lazım, bisiklet de Kültürpark da kente dairdir.
Kültürpark dediğimizde herkesin anladığı ve Kültürpark üzerine ürettiği düşünceleri, hem onun yaşı hem de sahip olduğu bilgi dağarcığı belirliyor. Hem bilgi dağarcığını genişletmek hem de yaşa bağlı olan kısıtlı belleğimizi zenginleştirmek için biraz Kültürpark’ın kuruluş değerlerine ve belleğine birlikte göz atalım istedim.
Bunun için iki başvuru insanı var. Bunlardan ilki artık hayatta olmayan Dr. Behçet Uz'dur; diğeri ömrüne bereket, Sakıp Sabancı’nın onun için “Onu İzmir’in kedileri bile tanır.” dediği Sancar Maruflu (İzmir Baba)’dur.
Her iki değerli insanın Kültürpark üzerine düşüncelerine birçok yerde rastlamak mümkün. Ben başvuru metni olarak “Kent ve Yaşam” adlı sitede Saadet Erciyas’ın “Behçet Uz’un Kültürpark’ı” başlıklı yazısını kullanacağım.
Behçet Uz Kültürpark’ın mimarı. Atatürk’ün “İzmir’i yeniden yaratan adam.” dediği kişi. Yaşam öyküsünde Behçet Uz ve Kültürpark şöyle dile gelir:
"...Dr. Behçet Uz'un İzmir'e kazandırdığı, her zaman yeşil alan olarak korunmasını istediği en büyük eseri Kültürpark'tır. Dr. Behçet Uz, buradaki ağaçları çocukları gibi severdi. Her fırsatta Kültürpark'ta dolaşır "çocuklarım" dediği ağaçlarla tek tek ilgilenirdi. En büyük korkusu Kültürpark alanının betonlaşmaya teslim olmasıydı. Uz, Türkiye'nin ve Yakın Doğu'nun en güzel yeşil alanlarından biri olmasını istediği Kültürpark ile Fuar alanının birbirinden ayrılmasını isteğini her fırsatta dile getirdi. Behçet Uz, 19 Mayıs 1986 günü, 93 yaşında İzmir'de hayata gözlerini yumdu."
Gazeteci ve yazar Elvan Feyzioğlu, 1982 yılında yani Dr. Behçet Uz vefat etmeden dört sene önce Milliyet Gazetesi Ege eki için kendisi ile bir söyleşi yapıyor. O zamanlar 90’lı yaşların başında olan Uz, Kültürpark için endişesini şöyle dile getiriyor, "Bu ağaçların büyük çoğunluğunu 1937 yılında diktik. Şimdi bunların dimdik ayakta kalmasının nedeni nedir biliyor musun? Halk bunları korumasını bildi. Halk sahip çıkarsa yapılmayacak yoktur. Şimdi benim en büyük üzüntüm Kültürpark'ın binalarla dolması. Binalarla burayı öldürüyorlar... Ağaçları böyle büyük gördüğüm zaman hissettiğim sevinç sonsuz. Bugün binlerce vatandaşım faydalanıyor bunlardan. Binlerce çoluk çocuk gövdelerinde oynuyor, bundan daha büyük mutluluk olamaz."
Buraya kadar yazdıklarımdan Kültürpark’ta bulunan, 2004 yılında “sökülecek” şartı ile koruma kurulundan izni alınan hollerin neden yerinden sökülmesi ve orasının ağaçlandırılması gerektiği anlaşılır. Dr.Uz ile devam edelim...
Yaşadığı yıllarda bir heykelinin yapılması isteği kendisine iletilen Dr. Uz, heykelinin 9 Eylül kapısı önünde olmasını istemiş. "Benim için en önemli yer Fuar'ın Basmane girişi, 9 Eylül Meydanı'dır. Biz 9 Eylül 1936'da Kültürpark'ın açılış törenini 9 Eylül Kapısı önünde yaptık." diyerek bunun sebebini aynı söyleşide dile getirmiş. Heykele model olacak olan resmi de aynı söyleşi için çekilen ve eli bir ağacın üzerinde olan fotoğrafı seçmiş. "Heykel bire bir boyumun ölçüsünde olsun. Büyük heykel istemiyorum." diye de ilave etmiş. Heykeli yapan kişi de aynı zamanda benim de hocam olan, o dönem Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölüm Başkanı olan ve sonrasında aynı fakültenin dekanlık görevini de üstlenmiş olan Prof. Dr. Cengiz Çekil’dir.
Behçet Uz ile sağlığında söyleşi yapanlardan birisi de o dönemde İzmir Belediyesi Protokol, Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapan Sancar Maruflu. Dr. Behçet Uz'a, "O yıllarda fuar olarak neyi düşünüyordunuz, zorluklarla karşılaştınız mı?" diye sormuş. Bugünleri işaret eden yanıtıyla şunları söylemiş Dr. Uz, "Fuarın Belediye Meclisi'nde kabulü bile büyük güçlüklerle mümkün oldu. O güçlüklerle yaptığımız Fuar, bugün İzmir Belediyesi'ne milyonlarca lira gelir sağlıyor. Bünyesinde eğlence yerlerini toplaması nedeniyle bugün Fuar, İzmir halkı için nimettir. Ancak ben Kültürpark'ı Halk Üniversitesi olarak düşünmüştüm. Doğduğu günden başlayarak çocukların, anaların, babaların eğitecekleri, eğitilecekleri bir yer olarak düşünmüştüm Fuar’ı.
Kültürpark, artık bir gösteriş kapısıdır. Fuar ile Kültürpak iç içe birbirini yiyor, bitiriyor. Bu gösteriş hevesinin Kültürpark'ı yemesinden korkuyorum. Önceden beri düşüncem, Fuar’ı Kültürpark'ı birbirinden ayırmaktı. Hatta bunun için Fuar'ı taşıyacağımız yerleri de belirlemiş; planlarını, projelerini dahi hazırlamıştık. Kadifekale civarında müsait alanlar vardı. Ama sonraki idareciler bu görüş ve düşüncelere rağbet etmediler. Bunları söylediğim için şu yanlış düşünceler uyanmasın: ‘Ben Kültürpark'ı ellemesinler, ona dokunmasınlar’ demiyorum. Bu şehrin nüfusu hızla artıyor. Kısa bir süre sonra İzmir 4-5 milyon insanın yaşadığı bir yer olacak. O zaman Fuar yetmeyecek tabii. Peki insanlar eğlenebilecekleri, dinlenebilecekleri ve spor yapabilecekleri yeşil alanları nereden bulacaklar, soruyorum..."
Dr. Uz yanıtını, "Sinirli bir nesil yetişiyor. 15-20 sene sonra sinirli bir neslin hakimiyetinden endişe duyuyorum. Kültürpark olmasaydı o yerler gecekondu ile dolup taşardı. Kimse yeşil alan yapmayı düşünmezdi." diye sürdürmüş. Dr. Uz, "Bakın çevrenize, 50 yıldan beri nerede yeşil alan yapmışlar, gösterin bana. Bu nedenle zaman geçirmeden tedbir alınmalı. İzmir'de sanayici ve ticaret odaları, belediyenin başında bulunacağı komite ya da komiteler Kültürpark'ı kurtarmak için, Fuar'ın geleceğini sağlamak için çalışmalara vakit geçirmeden başlamalı." diye eklemiş.
Sancar Maruflu ise hem üstlendiği resmi görevler hem de sivil toplum alanında yaptığı faaliyetler ile her zaman Kültürpark ile iç içe olmuş, parkın Dr. Behçet Uz’un kurucu değerleri ve gelecek perspektifi doğrultusunda korunması, ileri taşınması için çalışmıştır. Sancar ağabey 2012 yılında Hürriyet gazetesine verdiği bir röportajda Kültürpark’taki ağaç sayısını 9500 olarak belirtiyor. Fakat 2016 yılına geldiğimizde EÜ Ziraat Fakültesi’nin yaptığı çalışma sonucu ağaç sayısının 7709 olduğunu görüyoruz. Demek ki bakmadığınızda, korumadığınızda yitip gidebiliyor her şey. 4 yılda aradaki fark 1791 ağaç. Çoğu bakımsızlıktan hastalık kapan ve kesilmek zorunda kalan ağaçlar ya da yeraltı otoparkı yapımı sırasında kesilen ağaçlar.
Demek ki bakmadığınızda, korumadığınızda yitip gidebiliyor her şey. 4 yılda aradaki fark 1791 ağaç. Çoğu bakımsızlıktan hastalık kapan ve kesilmek zorunda kalan ağaçlar ya da yer altı otoparkı yapımı sırasında kesilen ağaçlar.
Bu yazıyı yazarken bilgi taraması yaptığım sırada bir de Sancar ağabeyin 2006 yılında başkanlıklarını yürüttüğü Atatürk Ormanı’nı ve Kültürpark’ı Koruma ve Anıt Yaptırma Derneği, İzsev ve Dr.Behçet Uz’un Eserlerini Yaşatma Merkezi adına Kültürpark içerisine yapılan yeraltı otoparkı sebebi ile verdiği bir dilekçeye denk geldim.
Dilekçede özetle Kültürpark’ın içine giren araçların parkın doğal yaşamına verdiği zarardan, parkın ağaç varlığının korunmasından, sit alanı olması sebebi ile yapılan inşaat faaliyetinin hukuka uygun bir çalışma olmadığından, parkın asıl sorununun güvenlik sorunu ve yeni bina inşaası niyetleri olduğunu belirtilmiş.
Gördüğünüz üzere bu konu birkaç yıllık bir konu değil. Bu anlamda bellek ve kurucu düşünce önemli. Kültürpark konusuna bu perspektiften bakmak ve park üzerine düşünceleri bu temel üzerinden bina etmek gerekli.
Geçmişten bugüne geldiğimizde belki de tek karelik en iyi özet, kuş gözlemcisi ve fotoğrafçısı olan Sezai Göksu’dan geldi. Kültürpark’taki zengin kuş varlığını, kuşların bu parka uğramadan önce geçtikleri rotaları yıllardır araştıran ve fotoğrafları ile belgeleyen Aksu; Nisan 2019’da çektiği, bugün paylaştığı Acridotheres tristis, diğer adıyla Common myna yani Çiğdeci kuşu fotoğrafının altında şu mesajı paylaştı.
“Kültürpark'ın kullanım değeri, insan merkezli tarif edilemez.”