Doğa “kış geliyor yapraklar sarardı ama sakın depresyona girip enseyi karartma. Sunduğum renklerle keyiflen üretip paylaşarak yuvandaki bereketi arttır” der gibi. Bu mesajı alanlar yazın domatesin en kırmızısından kışlık domates soslarını, kırımızı üzümün en tatlısının peşine düşenler de pekmezini kaynattı ya da şarabını, sirkesini yaptı. Şimdilerde İzmir’in ilçe yolları narın kırmızı, zeytin tanelerinin alacası, siyahı ve yeşiliyle renklendi. Tükettiğini üretenler için bu tarımsal döngünün zenginliğine yetişmek, zamanla yarışmak gibi.
Çiftçinin bu süreçte ne yaşadığını ve tükettiğimi üretme yollarını bana öğreten Fadime Zülfikargildir.
Kendisi emekli öğretmen ve 20 yıldır Foça’nın Ilıpınar ilçesinde organik sertifikalı zeytincilik yapıyor. Bununla birlikte bahçesinin ona verdiği her sebzeyi, meyveyi ve yabani otları çeşit çeşit ürüne dönüştürüyor. Doğada gördüğünü ve ailesinden öğrendiği geleneksel üretim yöntemlerini merak edenlerle paylaşıyor. Bunu herkesin sağlıklı gıdaya ulaşması, doğanın hakkını koruyan yaşam biçimlerini benimsemesi için önemli görüyor. Bu düşünceyle Buğday Derneği’nin koordinasyonunda ki Tarım Turizm Takas (www.tatuta.org) ağına katıldı. Böylece yılın belli zamanlarında çiftliğine gönüllüler alıyor, bildiğini paylaşıp bilmediğini onlardan öğrenmeye çalışıyor ve aynı ağın içinde organik ve yerel üretim yapan üreticilerle bilgi, tecrübe paylaşımında bulunabiliyor.
Son beş yıldır değişmeyen rutinim, Fadime abla ve eşi Kaplan abi ile çiftlikte toplanan zeytinin işlenmesine yardım etmek. Geçtiğimiz Pazar günü arkadaşlarımla çiftliğe gittik. Önümüze kasalarla zeytin kondu. Sonra neyi nasıl yapacağımızı Fadime abla anlatmaya başladı; “Burada üç renk zeytin bulunuyor. Bunları renklerine göre ayıracağız. Bunu yaparken üzerinde yol gibi şekiller olan zeytinleri ayırmamız gerekiyor. Böyle görünen zeytinlerin içinde belli ki kurt var. Bunlar yenmeyecek ama çöp de olmayacak. Yağhane de ayrıca sıktırıp sabunluk yağ elde edeceğiz.”
Zeytin hakkında konuşacak çok fazla konu var. Sohbetin bir yerinde zeytin ağaçlarında asılı olan şişelerin ne için kullanıldığını sordu arkadaşım Funda. Fadime abla; “Zeytin yetiştiriciliğinin en büyük sorunlarından biri zeytin sineği ile başetmek. Bunun kolay yolu, zirai kimyasallar kullanmak ancak biz burada organik sertifikalı üretim yapıyoruz. Organik üretim için de yine sertifikalı kullanabileğimiz ilaçlar var. Biz bunu da tercih etmiyoruz. O nedenle bu şişlerin içine zeytin sineğinin kokusundan hoşlanıp şişeye girip zeytinden uzaklaşmasını sağlayacak şekilde bir karışım hazırlıyoruz. Bu karışımı belli oranlarda maya ve şeker ile yapıyoruz. Çiftlikteki üretimlerimizin hiç bir yerine kimsalları dahil etmiyoruz. Zira buranın tek sahibi biz değiliz. Mesela bir tane ceviz ağacımız var ve 20 yıldır doğru düzgün ceviz yiyemedik. Kargalar her yıl, daha ceviz olgunlaşmadan tepesini gagalayıp açıyor ve yiyor. Biliyoruz ki o ağaç, kargaların... Burada suni gübre yerine solucan gübresi ve evden çıkan organik atıklarla yaptığımız kompostu gübre olarak kullanıyoruz. Çünkü ne ağaç, ne toprak ne de bu zeytini yiyen kurt, kuş ve insan zarar görmesin istiyoruz.”
Fadime abla gibi tarımın zor yolunu seçenlerle birlikte emek vermek, yükü paylaşmanın yanı sıra tükettiğini üretme yolunu öğrenmeyi ve değer vermeyi beraberinde getiriyor. Tüketemeyeceğin gıdayı mutfağa sokmama ve aldığın ürünün nasıl üretildiğini doğru sorgulama becerisini kazandırıyor.