Ne yediğini bilerek tercih etmek lüks değil hak hepimiz için. Güvenilir gıdaya erişimin sağlanması ise devletin görevi.
24 Haziran’da yayınlanan torba yasa teklifi ile “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve dijital iletişim araçları üzerinden yapılan ve ticari reklam kapsamına girmeyen, gıda güvenliği ve güvenilirliği hususunda tüketicide endişe, korku ve güvensizlik yaratarak tüketicinin tüketim alışkanlıklarını olumsuz etkileyen gerçeğe aykırı yayınlar” yanıltıcı yayın olarak tanımlandı.
İfade bu haliyle güzel. Ancak yanıltıcı kavramının altı boş kaldı, tanımlanmadı. Üstelik bu konu için uzmanlardan oluşan bir değerlendirme komisyonu var mı ve olacak mı bu da belli değil.
Sosyal medya ya da herhangi bir mecrada gıda hakkında yapılacak bir bilgi paylaşımı kime ve neye göre yanıltıcı sorusu gündemde.
Bu kararın çıkış noktası ucu kaçan diyet yöntemleri, ürün satışı yokmuş gibi görünen ama yeni bir ürünü ortaya çıkaran sosyal medya paylaşımları olabilir. Olsun da! Ancak güvenilir gıda konusunda dürüstçe emek verenleri, misyonu bu olan kurum ve kişileri de bu güruh ile aynı kefeye koymadan olmalı.
50 kadar sivil toplum kuruluşu, bu yasa teklifinin değiştirilmesi ve doğru bilgiyi sunan mekanizmaların desteklenmesi talebiyle Gıdada Sansüre Hayır imza kampanyasını başlattı. Bu kararın meslek odaları, bilim insanlar ve sivil toplum kuruluşlarının doğrudan ya da dolaylı yoldan sorumluluklarını yerine getirememelerine neden olacağını ve sansür, otosansür riski taşıdığını da vurguluyorlar.
Bugün TBMM’de bu yasa teklifi tartışılacak. Teklifin onaylanması halinde gıda konusunda endişe ve korku azalacak gibi görünmüyor.