Son günlerde koalisyonu oluşturan partilerin temsilcileri Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin değerlendirmeler yapıyor. Önce büyük ortak Ak Parti’nin İçişleri Bakanı, Anayasa Mahkemesi Başkanını tehdit edercesine sözlerle “işe bisikletle gidebiliyor musun?” diye sordu. Gerçi bu soruyla kendisinin sorumluluğunda olan ülkenin iç güvenliğini yeterince sağlayamadığını da söylemiş oldu ama o bizim konumuz değil. Bu açıklamanın ardından koalisyonun küçük ortağı olan MHP’den genel başkan düzeyinde bir açıklama geldi. Sayın Bahçeli son zamanlarda canını sıkan her kuruma yaptığı gibi Anayasa Mahkemesi’ne de “kapatılsın” çıkışında bulundu.
Peki bunlar neden oldu? Tüm üyeleri mevcut iktidar tarafından atanan, yapısı ve çalışma usulleri mevcut iktidarın yaptığı Anayasa değişiklikleriyle belirlenen Anayasa Mahkemesi neden hedefe konuldu?
Önce şu tespiti yapmama izin verin. Anayasa Mahkemesi, OHAL ilanı sonrasında çıkarılan KHK’leri, içeriği ne olursa olsun OHAL döneminde çıktığı için incelemeyeceğine dair karar verdiği gün aslında kendisini kapatmıştı. Anayasal düzenin en çok tehdit altında olduğu, en çok zorlandığı dönemlerde Anayasanın üstünlüğünü koruyamayan bir Anayasa Mahkemesi aslında varlık nedenini yok saydı. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nin kapatılacağı veya yapısının değiştirileceğine ilişkin tartışmaların mevcut durum itibarıyla hukuki bir anlamı yok.
Bu anlamsızlığa rağmen Anayasa Mahkemesi’nin hedefe konulmasının birkaç amacı olabilir. Bunlardan ilki, bizlerde ve uluslararası camiada Türkiye’de sahiden bir Anayasa Mahkemesi varmış ve bu Mahkeme otoriter ve totaliter bir rejim oluşturmaya çalışan siyasi iktidara karşı hukuku korumaya çalışıyormuş şeklinde bir izlenim oluşturmak olabilir. İktidar unsurlarının yaptığı bu tartışmayla, iktidarın canını sıkan, hukuku savunan bir Anayasa Mahkemesi’nin var olduğu izlenimi yaratılmak, böylece iktidar için mutlak öneme sahip kararlar verildiğinde bu kararlara bir meşruiyet sağlanmak isteniyor olabilir.
İkinci ihtimal, iktidar içindeki klikler arasındaki çatışma kapsamında Anayasa Mahkemesi’ni etkileme, ona ayar verme gayretinin söz konusu olmasıdır. İktidarın büyük ortağı Ak Parti’nin bir bütün olmadığı, içindeki klikler ve fraksiyonlar arasında çatışmalar olduğu herkesin bildiği sır. İçişleri Bakanı’nın, yanından geçtiği Maliye Bakanı’na omuz atacak kadar içinde olduğu çatışma kapsamında Anayasa Mahkemesi üzerine baskı kurup ileride ortaya çıkması olası durumlar için ön alma çabası söz konusu olabilir.
Ne olursa olsun, tartışmanın hukuk ve adalet üstüne olmadığı kesin. Siyasi iktidarı oluşturan unsurlar da bu unsurların laf atmalarına cevap veren Mahkeme yöneticileri de tartışmanın temelinde hukukun üstünlüğünü savunmak olmadığını biliyorlar. Türkiye’de hukuk, yargı ve mahkemelere ilişkin sistem tartışmalarının hukuk üzerinden yapılmasının üzerinden çok zaman geçti.
Anayasa Mahkemesi tartışmaları yukarıda açıklamaya çalıştığımız güncel siyasi ihtiyaçlar nedeniyle yapılmıyorsa durum çok daha vahim demektir. İbrahim Kaboğlu hocanın bahsettiği anayasasızlaştırma kapsamında anayasal düzeni yıkmak için Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere tüm anayasal denetim mekanizmalarını ortadan kaldırma çabasıyla karşı karşıyayız demektir. Zira amaç anayasal düzeni tümüyle ortadan kaldırmak ise kendisi tarafından belirlenen, en zor ve önemli aşamalarda siyasi iktidarın doğrultusunda karar veren bir Anayasa Mahkemesi bile yük demektir. Eğer durum buysa önümüzdeki günlerde çok daha zor ve sert tartışmalar bizi bekliyor demektir.