Onlarca yıldır parçalanmış, sendikasızlaştırılmış, sınıf sendikacılığı anlayışına karşı bürokrasinin egemenliğine maruz kalan işçi hareketine, çok yönlü saldırılar devam ediyor.
Toplu iş sözleşme hakkı neredeyse işlevsiz hale getirildi. Grev yapma hakkı, “milli tehdit” gerekçesiyle gasp ediliyor. İşçilerin sendikalaşma girişimleri emniyet ve mahkemeler tarafından engelleniyor. Valiler işçi eylemlerini yasaklıyor. Kovid dönemi dahil olmak üzere toplu işten çıkarmalar ile hak arama mücadeleleri bastırılmak isteniyor. Patronlara, devletin tüm mekanizmaları ile siper olunuyor.
Durum böyle olmasına rağmen işçi ve emekçiler, farklı mücadele biçimleri ile yol arıyor, yol açıyor. Kıt kanaat geçindiği ücretini kaybetmemek adına mücadeleye mesafeli olan işçiler, zorunlu olarak kavgaya girişiyor. Yaygın ama lokal, zor ama uzun soluklu mücadele deneyimleri ile yeniyor, yeniliyorlar.
Akar Tekstil işçileri de patronun konkordato ilan ederek, fabrikadaki makineleri taşımaya başlamasına karşı hakları için mücadeleye girişti. İzmir Çiğli Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Akar Tekstil'in patronu Hayrettin Akar'ın kardeşi Onur Akar, görüşmeye çağırdıkları-pusu demek daha doğru olabilir- DERİTEKS Genel Başkanı Makum Alagöz ve sendika yöneticilerine silahla ateş açtı. Onur Akar'ın silahından çıkan kurşunlarla DERİTEKS Genel Başkanı Makum Alagöz yaralandı.
İşçi düşmanlığı ile gözü dönmüş bu saldırı, memlekette sendikalara ve işçi hareketine yönelik keyfiliği de yeniden göstermiş oldu. Polis copu, mahkemeler, gözaltı haberlerine bir de silahlı saldırı girişimi eklendi.
Sendikal hakların yok hükmünde görüldüğü, işçi direnişlerinin tanınmadığı/bastırıldığı koşullar, saldırının temel nedenlerindendir. “Bu saldırı işçi hareketine yönelik bir saldırıdır” değerlendirmesi de bu nedenle yerinde bir tespit olarak ifade edilmektedir. Yine bu tespit, derli toplu bir mücadele, sahiplenme gerekliliğini de doğurmaktadır.
Başta İzmir’de olmak üzere bu saldırıya verilecek cevap, keyfiliğe karşı dur denilmesi için hayati bir öneme sahiptir. Saldırının ardından siyasi partiler başta olmak üzere yapılan açıklamalar önemlidir ancak yeterli değildir.
İzmir’de yaşayan işçi ve emekçiler, demokratik kitle örgütleri tam da bu nedenle bir sınavla karşı karşıya durmaktadır. Zamanın ve gündemin yoğunluğu ile bu saldırının silikleştirilmesine müsaade edilemez. Başta Akar Tekstil işçileri, Deriteks’te örgütlü emekçiler ve sendikal örgütlülüğü olan tüm işçiler, mücadelenin büyütülmesi için kolları sıvamalıdır.