İktidarla MEMUR-SEN arasındaki TİS “tiyatrosu” üç gün konuşulduktan sonra unutulmaya terk edildi. Halbuki sergilenen tiyatroda belirlenen maaş zamlarıyla memur ve memur emeklileri 2 yıl yaşamak zorundalar. TÜİK enflasyonunun bile altında bir rakama imza atan MEMUR-SEN memurları asgari ücret düzeyine bir adım daha yaklaştırdı. Memurlar 10 bin liraya dayanan yoksulluk sınırının oldukça altında maaşlarla yaşam mücadelesi verirken MEMUR-SEN başkanının 30 bin lirayı aşan maaşı aslında bu “tiyatronun” asıl “motivasyonunu” herkese bir kez daha gösterdi. İktidar eliyle palazlanan, on binlerce lira maaş alan, bir sonraki seçimde milletvekili koltuğu hayali gören yöneticilerden tersi bir performans beklemek zaten hayalcilik olurdu. Bu açıdan bakılınca MEMUR-SEN (Bu dönemki TİS görüşmelerinde takındığı tutum nedeniyle KAMU-SEN’i de bu paranteze dahil etmeliyiz. MHP’ye yakınlığıyla bilinen KAMU-SEN görüşmeler boyunca MEMUR-SEN ile birlikte hareket edip, destekleyerek memur sendikaları alanında da adeta bir “Cumhur ittifakı” oluşturdular.) aslında kendine yakışanı yapmış, kendisini tanıyanları hayal kırıklığına uğratmamıştır.
Bu süreçte hayal kırıklığı yaşatan, kendinden bekleneni ortaya koyamayan sendika ise Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) olmuştur. MEMUR-SEN ve KAMU-SEN’in ardından 3. büyük sendika olan KESK kurulduğu günden bu yana üye sayısının ötesinde bir güce ve etkiye sahip olmuştur. Ülkemizde tarihi 100 yılı aşan kamu emekçisi/memur mücadelesinin bugüne taşınmasında çok önemli roller üstelenen KESK maalesef son süreçte bu misyonundan oldukça uzaklaştı. Sınıf sendikacılığı çizgisini terk ederek sivil toplumculuk ve kültürel hak temelli toplumsal hareket sendikacılığını benimseyen KESK gittikçe emekçilerden uzaklaşmıştır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen hangi sendikaya üye olursa olsun TİS sürecinde bütün emekçilerin gözü kulağı yine de KESK’te olmuştur. Çeşitli nedenlerle başka sendikalara üye olsalar da emekçiler bilmektedir ki bu ülkede memurlar bir hak elde ettiyse bu sadece KESK’in verdiği mücadelelerle mümkün olmuştur. Ancak KESK bu beklentilere yanıt verememiş sosyal medya eylemleri ve dostlar alışverişte görsün kabilinden iş yerlerinde hayat bulmayan iş bırakma çağrılarıyla süreci geçiştirdi. Ancak emekçilerin içinde bulunduğu yoksullaşmanın düzeyi bu zamları geçiştirmeye müsaade edecek gibi görünmüyor. Bütün illerden memurların MEMUR-SEN ve KAMU-SEN’den istifa ettikleri haberleri gelirken bu emekçiler KESK’e yönelmiyor. Emekçilerin “Cumhur İttifakı” sendikalarından umutları kestiği bu dönemde KESK maalesef bir umut odağına dönüşemiyor. KESK yöneticileri şapkalarını önlerine koyup bunun nedenleri hakkında enine boyuna düşünüp bir muhasebe yapmakla yükümlüler. KESK’in mücadele mirası üzerinden yapılan nostaljilerin artık emekçilere bir faydası dokunmuyor. Bu yüzden KESK bir an önce sınıf sendikacılığını temel alan bir mücadele programı açıklayıp emekçileri sarı sendikaların etki alanından kurtarmalıdır.