Cumhurbaşkanının “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar” misali enflasyon-faiz ve neden-sonuç söylemi ve faizin talimatla indirilmesi tedirginliğinin yaşanacağı zorlu bir haftaya giriyoruz. Bu talimatı da Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu almış görünüyor. Kavcıoğlu, geçtiğimiz günlerde halkın inanmadığı TÜİK enflasyonu rakamlarının dışına çıkarak koltuğunu korumak için çekirdek enflasyonu baz alacağı yönünde açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklama ile dolar 30 kuruş birden arttı. Oysa Merkez Başkanının son altı ayda varlığı ve yokluğu arasında bir fark yoktu. Hatırlarsınız, bir önceki Merkez Başkanı Naci Ağbal faizleri yüzde 19’a çıkardı koltuğundan oldu, yeni başkan da korkusundan dokunamadı. Hep açıklamalarında faiz getirisinin enflasyon rakamlarının üzerinde olacağını iddia ederek geçirdi ve politika faizini sabit tuttu. Hatta bir önceki ay TÜİK Kavcıoğluna kıyak çekerek yüzde 0,05’lik bir marj bırakıp enflasyonu yüzde 18,95 açıkladı. Yani sıfır faiz getirisi gibi bir şey oldu. 3 Eylül’de ise enflasyon rakamı yüzde 19,25 oldu. Geldik şimdi zurnanın zart dediği yere; faiz yüzde 19, enflasyon yüzde 19,25, Cumhurbaşkanı ısrarla faiz indirilmesi konusunda açıklamalarda bulunuyor. Merkez Bankası Başkanı da ‘faiz enflasyonun üzerinde olacak’ diye sürekli açıklamalarda bulunmuştu. Ne olacak şimdi?
23 Eylül’de Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu toplanacak ve faiz kararını açıklayacak, Kavcıoğlu’un ifadelerine göre faizin mutlaka artırılması gerek ama Kavcıoğlu kıvırarak çekirdek enflasyondan bahsetti. Çekirdek enflasyon oranı yüzde 16,76, hal böyle olunca 23 Eylül’de faiz indirimine gidilmesinin önünü açtı. Yani kendi hesabı ile koltuğunu korumanın çaresini buldu. Döviz bacağını da unutmayarak döviz mevduatlarının karşılık oranını 200 baz puan artırarak yüzde 23’e çıkardı. Bunun iki anlamı olacak, birincisi; hani şu kayıp 128 milyar dolar vardı ya, onun için Merkez Bankası brüt rezervlerini 118 milyardan 128 milyara çıkarmak, hatırlarsınız cumhurbaşkanı bu hafta her yerde rezervimiz 118 milyar dolar oldu diye övünerek bahsediyor ama 171 milyar dolar borcumuz olduğunu söylemiyordu. Şimdi basit hesap yapalım, ülke içinde yerleşiklerin döviz mevduatı sürekli artıyor. Geçen hafta yerleşiklerin bankalarda ki döviz mevduatı 238 milyar dolar oldu. Merkez Bankasının bir kararname ile 200 baz puan munzam karşılık kararı ile Merkez Bankası kasasına 4,76 milyar dolar daha girecek, Cumhurbaşkanının hesabı ile övünerek bahsettiği brüt rezerv 122,76 milyar dolar olacak... Yavaş yavaş 128 milyar dolara doğru gidiyoruz. Cumhurbaşkanı brüt diyemiyor, yapılan swaplar, IMF’nin gönderdiği paralar, kendi ülkemizin vatandaşından yapılan döviz borçlarını dikkate almadan ‘rezervimiz şu oldu, bu oldu’ diyor.
Güzel ülkemin pırıl pırıl vatandaşlarına, kendi halkına neden yalan söylüyorsun? Bir defa da doğruları söyle ekranlardan ülkemiz halkına. Şunu desen daha güzel olmaz mı? “Değerli vatandaşlarım, Merkez Bankamızın brüt rezervi 118 milyar dolar ama 171 milyar dolarda Merkez Bankamızın borcu var, net rezervimiz eksi 53 milyar dolar, yani kasamız tamtakır boş üstüne üstelik de 53 milyar dolar borcumuz var” Böyle demiş olsa kendi halkını kandırmamış olurdu. Yani YALAN söylememiş olurdu.
İkincisi ise; alınan bu ilave 200 baz puan munzam karşılık oranı ile olası bir faiz indiriminde dövizde yaşanacak hareketliliğin önüne geçmek, dövize müdahale etmek için kaynak yaratmak ve yerleşiklerin dövizden elde edeceği faizi aşağıya çekerek döviz mevduatlarından biraz da olsa çıkışı sağlamak ki.. düşünülen ve alınan bu kararlar kağıt üzerinde yazıldığı gibi gerçekleşmiyor. Bankalar açısında maliyet anlamına gelen bu karar, bankalara değil vatandaşa yansıyacak, zaten bankaların karlılığı enflasyonun çok çok üzerinde, kamu bankaları hariç çünkü onlar zarar ediyor veya ettiriliyor, tüpçü Demirören’e verilen 750 milyonda olduğu gibi. Bu 200 baz puan munzam karşılık oranını sade bir örnekle açıklarsak; karar öncesi X bankası kendisine yatırılan 100 doların 21 dolarını merkez bankasına munzam karşılık olarak ayırıyor, 79 dolarını ise kendi değerlendiriyordu. Karar sonrası, 100 doların 23 dolarını merkez bankasına, 77 doları ise aynı şekilde kendisi değerlendirecek.
Gerçekten zor bir haftaya giriyoruz. Bizden daha çok Merkez Bankası Başkanını kara kara düşündürüyor. Koltuk ile halkın yararı arasında kalmış. Halkımız, Cumhurbaşkanından daha fazla yüksek faizi istemiyor. Ama, ekonominin kötü yönetimden kaynaklı ciddi sorunları ve gerçekleri var. Talimatla olası bir faiz indirimine gidilirse yine zararı vatandaş görecek.
Kötü yönetiliyoruz, sağlıksız ve verimli yatırımlar yapmıyoruz. Bu yazımı iki örnekle bitireyim. Oldukça çok var ama... Birincisi; 10 gün önce TCDD Genel Müdürlüğü’ne atanan Murat Atik 10 gün sonra tekrar görevden alındı. Yukarıda çok farklı şeyler yaşanıyor, iktidar içerisinde birbirleri ile uğraşmaktan halkın sorunları ile uğraşmaya zamanları kalmıyor. Bu atama Erdoğan’a karşı içerden yapılan bir hamle mi? Tıpkı konuşurken uyuduğunun servis edildiği videoda olduğu gibi...
İkincisi ise, Ankara-Niğde otoyolu... geçen yok doğru dürüst, 2020 yılında yandaş firmaya 150 milyon garanti ödemesi yapıldı. Şimdi o yola paralel sayılacak, Ankara-Niğde Hızlı Tren Projesi’nin geçtiğimiz günlerde ihalesi yapıldı, 16 milyar dolarlık proje... bakalım hızlı treni kaç kişi kullanacak? Soruyorum çünkü, Ankara-İstanbul hızlı treni için 2021 yılında 8 milyon yolcu garantisi verilmiş fakat ilk 5 ayda 272 bin yolcu kullanmış... Niğde otoyoluna ne kadar araç garantisi verilmiş, çok araştırdım bulamadım herhalde onu da ticari sır kapsamına soktular. Son olarak, kim ne söylerse söylesin en doğrusunu vatandaş söyler, söylemişte... işte o söylem; “NİĞDE PARALI OTOYOLUNU KULLANDIM, 100 KÜSÜR LİRA PARA ÖDEDİM. OTOYOLDA BENDEN BAŞKA KİMSE YOKTU, DÖNÜŞTE BENDE YOKTUM”