1 Ağustos 1987
Tan gazetesi
Cerrahpaşa hastanesi
Bayramın ikinci günü
Kıyametin kopacağı haberi?
Bunların hiçbiri size bir şey hatırlatıyor mu?
O zaman şöyle sorayım “Sakallı Bebek?”
O tarihte çocuk ve genç olanların çok etkilendiği bir olaydı. Sabahın köründe sokakta arkadaşlarla oynamak için dışarıya çıktığımda mahallenin yarısının haberi vardı. Koşarak camiinin altındaki bakkala gidip tel standın önünde Tan gazetesini arıyorduk. Bakkal Seyfettin dört beş çocuğun kapının önündeki tel standı deli gibi çevirdiğini görünce soluğu yanımızda aldı.
“Tan gazetesi bitti. Standı rahat bırakın” dedi.
“Seyfettin ağabey doğru mu?” dedim.
“İnanmayın böyle şeylere, evinize gidin” dedi.
Ertesi sabah aynı kafile elimizde parayla bakkalın önünde sıraya girdik. Seyfettin ağabey gazeteleri yeni açmış tel standa diziyordu. Göz göze geldik.
“Kalmadı” dedi. Ali ve Gülhan aynı anda,
“Hiç mi kalmadı?” dedi.
“Çocuklara inanmayın bunlara, yalan haber gazete satmak için yapıyorlar”
“Nereden biliyorsun?”
“Bu gazete daha önce 5 adet geliyordu. Bugün 30 tane geldi.”
Ali öğlen koşarak yanımıza geldi. Tüm olayı öğrendim.
“İstanbul’da hastanenin birinde sakallı bebek dünyaya gelmiş bayramın ikinci günü kıyametin kopacağını söyledikten sonra ölmüş.”
Tam bu olayın şokunu yaşarken Metehan olayı öğrendiğini ve babasının anlattığını söyledi.
Sakallı Bebek doğmuş ve annesin öldüğünü görünce doktorlara ‘Siz annemi öldürdünüz ben de sizi lanetliyorum bayramın ikinci günü kıyamet kopacak’ demiş. Üç dört yaşlarındaki kız kardeşim yanımızdaydı. O sıralarda bana abi demez ismimle seslenirdi. Bu konuşulanlardan bir şey anlamaz diye düşünüyorduk ama bana dönüp,
“Muyat çok koyktum” dedi. Hepimiz anlamsızca ona baktık.
Seyfettin ağabeyin dediği gibi yalan haber gerçekmiş gibi yayılıyordu. Biz çok korkuyorduk ve artık rüyalarımıza girmeye başlamıştı. Gazeteyi bulup fotoğrafını görmeye çalışıyorduk. Haberi merak ediyorduk. Herkes bir şeyler söylüyordu. Kulaktan kulağa dolaştıkça olay daha çok abartılıyordu. Bizim merakımız giderek daha çok artıyordu.
Biz çocuklar bayram harçlıklarının peşine düşünce birinci gün kıyamet, sakallı bebek, Tan gazetesi, tamamen aklımızdan çıktı. İkinci yani kıyametin kopacağı gün ise akraba ziyaretleri ve uzun zamandır görmediğimiz arkadaşlar şeker toplamaya devam ettik. Ertesi sabah birkaç kişi, haberin yalan olduğunun ortaya çıktığını söyleyince farkına vardık. Bizler o zamanlar çocuktuk başka önceliklerimiz vardı. Peki ya büyükler…
Düşünüyorum da bu haber şimdi çıksaydı ne olurdu? Sosyal medya yıkılırdı. Sakallı bebekle ilgili röportajlar çıkardı. Şakalar, videolar, karikatürler yani eğlenirdik.
İnanıyorum bugünlerde geçecek, yine hep beraber olacağımız tokalaşıp, sarılıp, el öpeceğimiz zamanlar gelecek, artık harçlık alamayız ama evlere mahkûm olan çocuklarımıza verecek harçlıklarımız hep cebimizde olacak.
Sanırım hepimiz çok koyktuk…
Ülkü Tamer’in dediği gibi Seheryeli dağlara çıkıp güneş toplayacağız,
Umutların arasından
Kirpiklerin karasından
Döşte bıçak yarasından
Güneş topla benim için
Seheryeli yar gözünden
Havadaki kuş izinden
Geceleyin gökyüzünden
Güneş topla benim için