Ülkedeki kavramların zaman akış şemaları çıkartılsa bilim, zamanda yaşanan bir kırılmaya ilişkin objektif sonuçlar elde edecek galiba. Aynanın içinde bir paralel evren, bir taraftakilerin sesi diğer taraftan değişip de geliyor, sesin tonu yankı nedeni ile değişmiyor gayet içeriği değişiyor. Bir garip zaman, bir garip mekan…
Geçtiğimiz günlerde bir oyuncu, ‘solcu olmadan ödül alınamayacağı’ tespiti yaptı. Solcu olmanın, solcu olmayan birisi tarafından avantajlı olarak görülmesi herhalde ilk defa oluyor. Ülkedeki sol tarihin önemli bir kısmı, işkencelerden, ölümlerden, yargısız infazlardan, cezaevlerinden, sürgünden oluşurken; işten atılma, aç kalma, idari cezalar, kısa süreli cezaevinde kalmak gibi durumlar ise tüm bunların yanında her solcunun standart yaşam öyküsü olarak değerlendirilirken, solcu oyunculara ödül verildiğine ilişkin bir algının oluşması ve hatta çok büyük bir rahatlık ve iddia ile bu algının dile getirilmiş olması daha da ilginç. Mevcut medyanın, ‘solculara bak kendilerine ödül veriyorlar’ nidaları eşliğinde, solcuların tekel oluşturduğu savları altında bazı kelimeleri yan yana getirerek anlamlı bir cümle kurduklarını düşünerek içtikleri keyif çayları ise toplum bilimlerin değerlendirmesine bırakmak daha doğru.
Ama…
Geçtiğimiz günlerde, bu ülkenin birtakım vatandaşları işten atıldıkları ve haklarını alamadıkları için eylem yaptıkları için gözaltına alındılar.
Yine geçtiğimiz günlerde, bu ülkenin bir vatandaşı intihar etti.
Geçtiğimiz günlerde, bu ülkenin vatandaşı olan bir sanatçı, Kültür Bakanlığı’nın video klip karşılığında müzisyenlere bin lira verilmesine ilişkin kararını, sadaka olarak nitelendirdiği bir video çekti.
Geçtiğimiz günlerde, bu ülke tiyatrosunun mihenk taşlarından olan bir tiyatro kapandı.
Geçtiğimiz günlerde, geçtiğimiz haftalarda, yıllarda, abartılı bulunan bir açlık ve yoksulluk furyası başladı.
Geçtiğimiz zamanlarda, ancak sokak röportajlarında konuşma fırsatı bulup düşüncelerini dile getirmeye çalışan 65 yaş üstü vatandaşlar tutuklandı.
Geçtiğimiz zamanlarda, insanlar hatalı yapıların kurbanı oldular, öldüler, evsiz kaldılar, yaralandılar.
Geçtiğimiz zamanlarda, ormanlar kesildi, derelere beton atıldı.
Geçtiğimiz zamanlarda, elektrik şirketlerinin harcamalarının faturaya yansıtılarak vatandaşa ödetileceğini öğrendik.
***
Henüz geçtiğimiz zamanlar hiç bitmeden ve bitmeyecekmiş gibi tüm yaşananlara, bu devranda bir çark olmak istemeyenler dışında itiraz eden de olmadı.
***
Konu geldi kilitlendi solun kendinden menkul kerametine.
‘Ödül almayı kendi tekelinde bulunduran solcular’ kervanına katılmak çok kolay, hiçbir giriş merasimine, rozet takmalı kitlesel törenlere, aile içinde kalıp da sosyal medyadan duyurulan denize nazır konaklarda yapılan kutlamalara da ihtiyaç yok.
Daha ötesi, başkaca bir kimseye, referansa da ihtiyaç yok.
Solculuğun ilanına da.
Solcu olmaya da gerek yok, biraz insanlığın insani duygularından nasiplenmek de yeterli.
Sadece, adaletsizliği gördüğünüz zaman tanımak, emeğin değerli olduğuna ikna olmak yeter de artar bile. Ancak tüm bunları sadece kendinize yöneldiği zaman değil de kime yönelirse yönelsin savunabilmek de gerekiyor. Biraz eleştirel, biraz dik duruş, mesela ranta karşı çıkmak, kamu kaynaklarını halkın kullanması gerektiğini düşünmek de yeterli gelebilir.
Toplum için sesini biraz gür çıkartmak yeter.
Bunun sonucunda bir ödül gelir mi, bilinmez, ama başkaca sonuçlarla karşılaşmak olasıdır.
***
O zaman bir hoş geldin demek lazım;
‘hoş geldin bebek
yaşama sırası sende
senin yolunu gözlüyor
…işsizlik açlık filan
tiren kazası otobüs kazası uçak kazası iş kazası yer depremi sel baskını
kuraklık falan
karasevda ayyaşlık filan
polis copu hapisane kapısı falan’[1]
[1] Nazım Hikmet, İsimsiz Şiirler, 1961.