Çoğunlukla Einstein’a yakıştırılan ve fakat anonim olan, herkesçe bilinen bir söz vardır:
“Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”
Belki delilik değil ama, deliliğe daha özel anlamlar yükleyenlerdenim, bilimsellikten uzak, dogmatik, sebep sonuç ilişkisini yakalayamayan her türlü ahmaklığı tanımlamak için oldukça ideal bir tümcedir.
…
Her yönetsel ilişkinin bireysel sonuçları vardır.
Patronluktan devlete, her yönetime dayalı ilişkinin, insanın yaşamsal gereksinimlerinden insan psikolojisine kadar birçok etkisi vardır.
Her yönetsel ilişki, sertlik derecesine göre yönetileni daha ikinci, daha üçüncü veya sonuncu yapar.
Her yönetsel ilişki, insana sınırlar çizer.
İnsanı belirler veya belirlemeyi amaçlar.
Her yönetim insanın ne yiyeceğini ne içeceğini belirler.
İnsanın nasıl yaşadığı da, beyninde ve yüreğinde kalan insanı.
…
Yönetmek ve yönetilmek belki insanın seçtiği bir ilişki biçimidir, belki de mecbur kaldığı veya her ikisi.
Yönetilmenin sınırlarında kalabilmeyi uman insanın iyi niyeti ise muhalif olabilmektir; insan onu da kurumsallaştırmıştır: muhalefet.
…
Muhalefet ne yapar; iktidarın makul, mantıklı, kapsayıcı olmayan, devletin kuruluş amaçlarına aykırı politikalarına ama daha da önemlisi insanlık ve dünya için kabul edilemeyecek yöntemlerini eleştirmek, değiştirmek ve hatta gördüğü hatayı tümden düzeltmek için iktidara gelmek amacıyla hareket eder.
Muhalefet hareket eder.
…
İnsanlar, iktidar veya yöneten uygulamalarına karşı muhalefet edebilmek amacıyla çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir: Basın açıklaması, miting, grev, pasif direniş, boykot vb.
Yasalaştırılmış yöntemler de geliştirmişlerdir; soru, gensoru, seçim vb.
İktidar politikasına, coğrafyaya ve başkaca birçok nedene göre muhalefet yöntemleri değişiklik göstermiştir; iktidarın yönelimlerine göre de, dönemsel değişikliklere gidilmiştir.
Başarılı muhalefet örneklerinin bulunduğu coğrafyalarda, sonuç alınamayan yöntemlerden vazgeçilerek sonuç alıcı yaklaşımlar denenerek yaşamsal değişiklikler sağlanabilmiştir.
Başarısız muhalefet örneklerinde ise iktidara benzeyen statükocu yapılarını kurmuş, etkili ve yeterli karşı çıkma yöntemlerini denemek yerine uzlaşma ve aynılaşma, geri çekilme, iktidar söylemleri ile iktidara taşıyan kitleleri etkileme gibi sonuçta iktidarın yönetim anlayışını sertleştiren yaklaşımlar farkında olarak veya olmaksızın desteklenmiştir.
…
Kısacası, soru sormak işe yaramazsa, gen soru vermek, işe yaramazsa, yürümek, işe yaramazsa sine-i millete dönmek…
Kısacası, itiraz etmek, dilekçe yazmak, yürümek, grev yapmak…
Kısacası, sonuç almayan yöntemlerden vazgeçebilmek,
Kısacası kişilerden değil ilkelerden güç alabilmek,
Kısacası…
…
Kısaca değil uzunca da değil, açıkça, yaşamı terk etmekten başka umarı kalmamış insanlara verecek bir umudunuz yoksa, bir sözünüz, bir cümleniz, bir isyanınız, bir iddianız yoksa…
Kapısını çarpamıyorsanız işlemediğini iddia ettiğiniz kurumların,
Karşısına geçemiyorsanız nedenlerin,
En azından aynı sofrada acısına ortak olamıyorsanız,
Hiç değilse gravatlı gülümseyen vesikalıklarınızı paramparça edip sokaklarda bağrış çığrış yürümüyorsanız,
En azından…
Ama;
“eti geçti
duydun mu
bıçak kemikte
duymadınsa duy artık
behey allahın kulu
bıçak kemikte
duy da silkin n'olursun
bu ne biçim uyku bu
bıçak kemikte
verilmemiş alınmış hep
yük vurulmuş dağlar gibi - insanlık bu mu
çalıyor sömürünün imdat çanları
kımılda da kurtar şu onurunu
bıçak kemikte”[1]
[1] Bıçak Kemikte, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Tohumlar Tuz İçinde Kitabından.