İnsanlığın yüzünü kapatarak, kör, sağır dilsizi oynadığı katliamlardan biri bundan tam 21 yıl önce takvim yaprakları 11 Temmuz 1995'i gösterdiğinde, Avrupa'nın göbeğinde Srebrenista'da yaşandı.

Birleşmiş Milletlerin denetimi altındaki yerleşim yerlerinde hiç bir engelleme yaşanmadan binlerce Boşnak yaşamını yitirdi.

Avrupalı emperyalistlerin kışkırttığı ve özellikle de Alman Hükümetinin özel silahlandırdığı Ratko Mladiç Komutasındaki VRS (Bosna Sırp Cumhuriyeti Ordusu) birlikleri Sırbistan’a girdi. Avrupa’nın göbeğinde, Srebrenista'da yaşanan katliamda 5 günde 8372 kişi yaşamını yitirdi.

Nisan 1992’de Bosna Hersek’te başlayan savaşın sonucunda 35 bini çocuk olmak üzere toplam 312 bin kişi hayatını kaybetti.

50 bin kadına tecavüz edildi.

2 milyon kişi evini terk etmek zorunda kalarak mülteci konumuna düşürüldü.

18 bin hala kayıp.

Bosna’da bugüne kadar 300’e yakın toplu mezar ortaya çıkarıldı.

Savaşın sonucunda tam bir yıkım ve soykırım gerçekleştirilmişti.

İki paylaşım savaşı görmüş Dünya, Alman Faşizmini yaşamış Avrupa, yaşanan soykırıma sessiz kalarak, yaşananlara ortak oldu.

Amaç neydi?

Alman Faşizmine karşı yiğitçe dövüşen Yugoslav partizanları, zaferden sonra 1943 yılında Josip Broz Tito'nun önderliğinde Yugoslavya Sosyalist Cumhuriyetini kurmuştu. Avrupa’nın göbeğinde, etnik ayrım gözetmeyen bu federal yapı, Avrupalı emperyalistleri rahatsız ediyordu. Aynı Çekoslovakya’nın olduğu gibi parçalanmalıydı.

Tito’nun ölümünden sonra artan etnik çekişmeler ve ekonomik bunalım yaklaşık 20 yıl süren kanlı bir savaş sonunda Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, yedi ayrı ülkeye bölündü.

Aslolan neydi?

Her zamanki gibi emperyalistlerin kendi çıkarlarıdır.  

***

Dün Yugoslavya’da oynanan oyun ne ilk ne de son oyundu. Ortadoğu coğrafyasında yıllardır oynanan bu oyun son olarak Suriye’de oynanıyordu.

Dün Sırplı faşist çetelere biçilen görev, bugün barbar IŞID çetelerine biçildi. IŞİD bugün, gerek Suriye’de gerekse Irak’ta, yaşayan tüm halklara yönelik, akla gelmedik her türlü vahşeti uygulayarak toplu katliamları gerçekleştiriyor. Sözüm ona yedi düvel bir araya gelmiş olmasına rağmen, ne hikmetse bir türlü başa çıkılamıyor.

Gelin görün ki katliamları gerçekleştirdikleri ve savaştıkları silahların menşeleri, ona karşı savaştıklarını söyleyen ülkelerin imzasını taşıyor.

Britanya’nın saygın gazetelerinden Guardian’ın Şubat 2016’da yayınladığı, Suriye Politika Araştırma Merkezinin raporuna göre savaşın kara tablosu nüfusun yüzde 21 azaldığı ve 470 bin kişinin hayatını kaybettiğidir.

Bugün sadece, Suriye’deki savaşta 2011 yılından buyana nüfusun yüzde 11,5 yaşamını yitirdi. Yaralananların sayısı 1 milyon 88 bini buldu. Toplam nüfusun yüzde 45’i yaşadıkları yerleri terk ettiler. 4 milyondan fazla kişi ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ülkenin sağlık ve altyapısı tamamen çöktü.

Bu kara tablonun sorumlusu, mülteci konumuna düşürülen 4 milyonun üzerinde ki Suriyeli mi yoksa binlerce “MİT TIRI” ile IŞİD çetelerine Esad’ı devirmek için silah gönderenler ve emperyalist çıkarları olanlar mıdır?

Gerek ABD, gerek Rus, gerekse de Avrupalı emperyalistlerin bölgesel çıkarlarının dama taşı dün Avrupa’nın göbeğinde eski Yugoslavya’ydı, bugün Irak ve Suriye merkezli Ortadoğu’dur.

Dün İngiliz’in bastonu içilen Ortadoğu haritası, bugün tekrar Büyük Ortadoğu projesi ile tekrar şekilleniyor.

Emperyalist çıkarların, bölgesel savaşlarla sürdüğü günümüzde her zaman yeni katliamlara yeni tetikçiler bulunuyor.

Dün eski Yugoslavya’da Sırpları silahlandıran Alman Hükümeti değil ama saldırının baş sorumlusu General Ratko Mladiç ve ‘Bosna Kasabı’ Karaciç, Srebrenitsa soykırımından suçlu bulundu.

Lahey Adalet Divanı katliamı 'soykırım' olarak kabul etti.

Bir süre sonra, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan savaş suçları da yargılanacak. Suriye’de tetiği çekenler kadar, silahı yollayanlarda aynı mahkemede yargılanmalıdır. Bu mahkeme Lahey Adalet Divanı’ndan önce ezilen yok sayılan halkların mahkemesi olmalıdır.

Yoksa dün eski Yugoslavya’da, bugünde Suriye’de yaşananlar yarın çok daha yakınımızda yaşanmaya devan edecektir.