Yazılarım çevremdekilere hep birini hatırlatıyor. Erdal Şekeroğlu’nu. Ama tabi onun gibi olmak bir hayal. Ama hatırlanmasını sağlamakta çok büyük bir onur…
Erdal Hocam Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma bölümünde profesör idi. Soran olursa o bir böcekçiydi. Öğrencisi olmak isterdim.
Öğrencisi olmadık da değil doğrusu. Vefatına kadar Evrensel Gazetesi’nde yazdığı Tırtıl Yazıları ile öğrencisi olmuş olduk. Tırtıl yazıları isimli köşesinde böcekleri ve böceklerin sihirli dünyasını anlatırdı. Onunla tanıdık, görmezden geldiğimiz böcekleri ve o ilginç yaşamlarını. Böceklerin yaşamlarını öyle bir gündeme bağlardı ki şaşar kalırdık. Bu zeka, bu bakış bizi hayran bırakırdı kendisine.
Çok iyi hatırlıyorum termitlerle ilgili yazısını. Termitlerin yuvasındaki havalandırma sisteminin nasıl mimarlara esin kaynağı olduğunu.
Kuşlardan da bahsederdi yazılarında. Yazılarını yazarken arkadaş olmuştu onlarla. Çalışma masasının baktığı pencereden kuşlar ya bu sıcak insanla tanışmak için içeri girmek isterdi ya da vermiş olduğu güvenden olsa gerek tam pencerenin köşesine yuva yapardı. O zaman derdim kendi kendime “Keşke kuş olsaydım da pencereden içeri girip yazılarını ilk ben okusaydım” Özellikle ne kadar zeki olduklarından bahsettiği kırlangıçlar en yakın dostuydu.
Sanki onunla birlikte yaşamış gibi yazıyorum değil mi? Yaşadık. Hepsini yazılarında birebir yaşadık. O kadar çok içselleştiriyorduk ki yazılarını, yazının çıktığı gün neler yazdığını, nasıl bulduğumuzu arkadaşlarımızla karşılıklı paylaşıyorduk.
Bir uyanıştı bizim için Erdal Şekeroğlu. Hayatımızda, hayat mücadelemizde bilimin ne kadar önemli olduğu, onu nasıl kavramak ve hayata nasıl geçirmek gerektiği uyanışı.
Rus halkı eskiden bilim insanlarını ikiye ayırırmış. Sinek sevenler ve insan sevenler diye. İnsan seven bilim insanları halkının yanında insanlar ve doğa için, güzel bir gelecek için bilim yaparken, sinek seven bilim insanları ise laboratuvara kapanan işi gücü sinekler üzerinde deney yapmak olan, bilimi halktan soyutlayan bilim insanlarıymış onlara göre.
Erdal Şekeroğlu insan sevenlerdendi. İnsanlar onu sıra dışı bilim insanı olarak anarlar. Aykırı, aydın, hümanist ve de komünist, dobra inandığı yoldan şaşmayan bilim insanı.
Doğayı ve insan yaşamını birbirine bağladığı köşe yazıları okunur, takip edilir, tartışılırdı, verdiği seminerler dolup taşardı.
Bahsettiğim “Tırtıl yazıları” köşesini aslında kaçırmışta değilsiniz. Yoksa bu çok büyük haksızlık olurdu. O dönem henüz doğmamış olanlar veya yazıları o dönem okuma şerefine erişmemiş olanlara söylüyorum. Evrensel basım yayın sağ olsun, köşe yazılarını bir araya getirip kitap olarak bastı. Tabi bunu yıllar önce yaptı. Birçok takipçisinin evinde vardır bu kitap. Her evde olması gereken, okunması ve okutulması gereken bir kitap.
10 Ekim yaklaşıyor, geçen yıl 101 güvercinimizi kaybettiğimiz o kara gün. Hocamız Erdal Şekeroğlu da bir 10 Ekim günü vefat etti. 2003 yılının 10 Ekim’i. Anmak istedim benim için çok değerliydi. Ölüm sebebi ise çok acı. Karaciğer yetmezliği vardı. Karaciğer nakli yapıldı. Herkes de bir umut. Ötelemişti artık ölümü. Ama sonrasındaki o hastane enfeksiyonu altı götürdü O’nu bizden.
“Tırtıl boy attı. Soran olursa böcekçiyim, böcekler ile büyüyüp çoğalıyorum her geçen gün.” Erdal Şekeroğlu.
Bizim de hayatımızdan bir tırtıl geçti.
NOT: 10 Ekim Ankara Katliamı’na dair yazım, İz Dergi Ekim sayısı için ayrıldı. Vakti gelince burada da yayına konacaktır.