Biliyorsunuz İzmir'in bisiklet kullanıcıları Mayıs ayında yapılan Avurpa Bisiklet Şampiyonası yani ECC 2017'de (European Cycling Challenge) bu mücadeleye katılan diğer 51 kentteki bisikletlilerden bir ay boyunca daha fazla kilometre yaparak şampiyon oldu.

Şampiyonanın resmi katılımcısı İzmir Büyükşehir Belediyesi ancak şampiyonluk İzmir'de bisiklete binen ve şampiyonaya katılıp pedal çeviren 1 km'den 2000km'ye kadar yol yapan tüm İzmirlilerin. Şampiyona boyunca katılımın artması için gönüllü olarak en fazla eforu sarfeden oluşum da BUGEP yani bir çok bisiklet grubundan kişiyi barındıran Bisikletli Ulaşımı Geliştirme Platformu idi.

Nitelik benim için her zaman daha önemli olsa da niceliği de yeri geldiğinde zikretmek gerekiyor. Çünkü hemen unutulabiliyor. BUGEP Mayıs ayı boyunca şampiyonaya katılımı arttırmak için resmi bir dernek vb. olmamasına, bir bütçesi olmamasına rağmen İzmir'deki birçok bisiklet işletmesinin de desteğini alarak Sasalı'dan Güzelbahçe'ye afiş, broşür ve bilgilendirme çalışması yapmıştır. Mayıs ayı boyunca her hafta yaptığı çekilişlerle 600'den fazla hediye dağıtmış, bir çok dükkânın kilometre yapan bisikletçilere ücretsiz buff, yiyecek ve içecek hediye etmesini sağlamış, çeşitli turlar düzenleyerek bu turlarda forma hediye etmiştir. Bu bir kenarda dursun.

Konumuz şampiyonluktan sonra ne oldu?

Şampiyonluk sonrası doğal olarak bir kutlama ve emeği geçenlere bir teşekkür ortamı beklenir. İzmirli bisiklet kullanıcıları da bunu bekledi. Ancak İzmir Büyükşehir Belediyesi bunu istememize rağmen bizlere olumlu dönüş yapmadı. Belediyenin fiziki alanları da “biz yapalım” talebi ile istememize rağmen tahsis edilmedi.

Araya Ramazan ayının girmesi, yaz tatili vb. sebeplerden dolayı ertelendi toplantı ve buluşma talebimiz. Daha sonra 9 Ağustos 2017 tarihinde İnciraltı Kent Ormanı'nda İzmir'deki bisiklet gruplarının temsilcilerinin katılımı ile yapılacak bir kahvaltı şeklinde “gecikmiş teşekkür” buluşması gerçekleştirileceği söylendi ve davet üzerine bizler de katıldık.

Öncelikle sayın Kocaoğlu ECC 2017'de İzmir'i şampiyonluğa taşıyan, yarışmaya katılarak kilometre yapan tüm bisikletçilere teşekkür etti. Daha sonra İzmir'de Bisim ile başlattıkları bisiklet yolu vb. altyapı yatırımlarının aslında bir başlangıç olduğunu ve bu çalışmalarda itici gücün biz bisiklet kullanıcılarının yoğun ve istekli taleplerinin olduğunu söyledi. Açıkçası “siz bu kadar tutkulu şekilde istemeseydiniz biz bu kadarını yapamazdık” dedi. Daha sonra BUGEP adına Hüseyin Tekeli,  Karşıyaka Bisiklet Derneği Başkanı Erol Hülagü ve Süslü Kadınlar Bisiklet Turu'nun yaratıcısı Sema Gür söz alarak katkıda bulundular.

Buralarda neler konuşulduğunu bu konularla ilgili iseniz aşağı yukarı okumuş duymuşsunuzdur. Ayrıca bisiklet kullanıcıları sayın başkan ile ilk kez bir araya gelmiyor. Burada önemli olan bu buluşmanın önceki buluşmalardan farkı olup olmadığı.

Bir yanı ile farklı bir çok yanı ile farklı değildi.

Öncelikle bisiklet konusunda sayın başkanın ve yakın bürokrat çevresinin “ne zaman kalabalık ve çok olursanız o zaman sözünüzü daha çok dinleriz” tavrında bir değişme yok. Yani ülkenin en tepesindeki söylem burada da geçerli. “Çoksanız sözünüz geçer!” Nitelikli azınlık değil niteliksiz çounluk olmamız bekleniyor arkadaşlar. Bunu nereden biliyoruz? Çünkü İzmir'de bisiklet ile ilgili bir çok proje hazır, bitmiş durumda ama Fen İşleri'nin rafında bekliyor. Fen İşleri'nin önceliği bisiklet değil başka şeyler. Çok olanların, sesi çok çıkanları ilgilendiren projeler. Oysa bir belediyenin bir gündemi olmaz. Birden çok gündemi olur. Burada Büyükşehir Belediyesi'ne hak verdiğim bir konu var sadece. O da değişen büyükşehir kanunu. Bu kanun ile büyükşehir belediyelerinin iş yük arttı ilçe belediyeleri işlevsiz, hareket kabiliyeti dar, az bütçeli bir hale geldi. Herşey büyükşehirden bekleniyor.

Öte yandan başkanın “değişimi yaparken halkın önüne geçmemeniz lazım, yavaş yavaş halk ile birlikte aynı seviyede bazı şeyleri hazmederek değiştirmek lazım” söylemi. Oysa “lider” kavramı böyle bir şey değil. Lider sözü İngilizce'deki “Leader” yani lead olan önde olan, öncülük eden demek değil mi? Toplantıda başkana hitaben dile getirilen “İzmir ECC 2017'de, siz ve ilçe başkanları bisiklete binmeden önce ikinci sıradaydı. Siz bisiklete bindikten, yarışmaya destek verip İzmirlileri bisiklete binmeye davet ettikten sonra İzmir hızla birinci sıraya yükseldi ve yarışmayı orada şampiyon olarak tamamladı” sözü işte tam da bu lider olma, liderlik etme meselesine vurguydu. Ne kadar anlaşıldı?

Ayrıca Avrupa'da yerel yönetimlerin ana ilkesi olan “siz yapın onlar gelirler” prensibini bisiklet için bizler dile getirirken karşı çıkanlar “hayır önce talep sonra icraat” diyenler şimdi Karşıyaka'da tramvayı yapıp sonra otobüs duraklarını, taksi dolmuşları kaldırıp insanları tramvaya yönlendirdiler. Tramvaya inanılmaz bir talep mi vardı? Hayır kent için doğru olduğunu düşündüğünüz bir şeyi yaptınız ve halkı da buraya yönlendirmek için çeşitli önlemler aldınız. Bisiklet için de aynısını istiyoruz oysa farklı bir şey değil. “Bisiklete binmek istiyoruz ama güvenli bir şekilde kullanabileceğimiz yol yok” diyenler o kadar çok ki! Yapsanız gelecekler.

Başkanın şerit paylaşımı konusunda söylediklerinde 2013 yılında Havagazı Fabrikası'nda durduğu yerden milim kıpırdama yok. Başkan diyor ki “YOLU PAYLAŞ yazıp bisiklet ikonunu yere çizip sizin trafiğe çıkmanıza aracı olmaya gönlüm razı değil. Çünkü tehlikeli.” Biz de diyoruz ki “zaten yıllardır biniyoruz.” İstediğimiz şey, bu kesik kesik çizgiyi bazı yollara çeker, yola bisiklet sembolünü koyar tabela olarak da ŞERİDİ PAYLAŞ, BİSİKLETLİ ULAŞIM ALANI yazarsanız en azından sürücüler o güzergahta bir bisiklet sirkülasyonu olduğunu anlar ve farkındalık böyle başlar. Öte yandan denetlemediğiniz (Trafik Zabıtası'nın görev ve yetkisi var) , motorsikletlerin yarış pistine dönen bisiklet yollarında her gün burun burna gelen bisikletliler ve motorsikletliler gerilimi her hafta karakolda biten tartışmalar yaratmakta ve bir gün yaralanmalı hatta hiç ummadığımız ölümlü tartışmaların hiç de uzak olmadığı noktaya doğru ilerlemekte. Peki bunun sorumluluğunu kim alıyor, alacak?

Başkan'ın “Bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılması” söylemini bu toplantıda bir kez daha duyduk. İlki ECC 2017 sırasında yaptığı sürüş sonrasında verdiği demeçteydi. Bunu aldık başımızın üstüne koyduk.

Oysa sadece eleştirmiyoruz. Adına “Küçük Dokunuşlar Büyük Mutluluklar” dediğimiz bazı şeyler var ve bunları her ortamda her kademeden yetkililere ifade ediyoruz. Normalde şöyle düşünülmesini umuyoruz. “Evet bakın bisikletiler bazı ufak tefek şeyler öneriyorlar şunları hemen yapalım en azından bu noktada bir memnuniyet kazanmış oluruz hem de kısa vadede bazı sorunları çözmüş oluruz” Ama nedense bu küçük dokunuşlar bir türlü olamıyor, yapılamıyor. Öneriler de “eleştiri ve muhalif tavır” olarak algılanıyor. Ne acayip...

Bir tek HİM'in etkinliğini ve belediyenin çözüm kabiliyetini arttıran çağı yakalayan bir değişimi var. Onun için de müteşekkiriz.

Yazacak aslında daha çok şey var. Onlar da diğer yazıların konusu olsun.

Merak edenlere de söyleyeyim. Sadece gördüklerimi anlatmış olmayayım yediğim içtiğim de sizin olsun. Kahvaltıya iki teker ile gittim, bir simit yedim üç çay içtim.

BİSİKLET Mİ MOTORSİKLET Mİ?

Her iki araca baktığınız zaman kaderleri trafikte aynıdır. Otomobil kullanıcıları her iki aracı da yok sayar. İki tekerdir ikisi de dört tekerden iyidir yani. Tabi motorsikletin fosil yakıt kullanan bir araç olması onu bisiklet kullanma fikrine sahip olan kişilerden epey uzaklaştırır. Bir süre bisiklet kullanan sonra motorsiklete geçenlere bisikletliler “kayıp” gözü ile bakar. “O artık motora biniyor” denir. Yani o artık bizden değil! O yüzden Hüseyin Başkan'ı kaybettik elimizde Olgun Başkan var neyse ki.

- - - - -