Kanal İstanbul'a yatırım yapan şirket ve bankalara, iktidara geldikleri takdirde ödeme yapmayacakları konusunda uyaran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Hiç kimse Kanal İstanbul ihalesine girmesin. Ama illâ gireceklerse o zaman biz onlarla ilişkiyi keseriz. Kanal İstanbul Projesi'nde bulunan şirketlerin paralarını asla ödemeyeceğiz. Türkiye’de yatırım yapmalarının önünü keseceğiz..." dedi.
Kılıçdaroğlu’nun bu uyarısı iktidar partisi Genel Başkanını çok öfkelendirdi. "Yatırımcıları tehdit ediyorlar. 'Biz geliyoruz, geldiğimizde size ödeme yapmayacağız, bu yatırımları elinizden alacağız.' Bankaları tehdit ediyorlar, hızlarını alamayıp projeye ilgi duyan ülkeleri tehdit ediyorlar. Bu ne terbiyesizliktir! Devletlerde devamlılık esastır, bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Sizler nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları da öğren. Bunlar tam manasıyla çaylak. Devlet yönetimi nedir haberleri yok. Bankalara ödeme yapmazmış...” diyerek tepkisini dile getirdi iktidar partisi Genel Başkanı.
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, sözde 'Kanal İstanbul'un Sazlıdere Köprüsü'nün temel atma töreninde, "Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü yaptık, bugün Kanal İstanbul için nasıl çıldırıyorsanız orada da öyle çıldırdınız." ifadelerini kullandı.
Demek ortada bir çılgınlık var!
İnsan nasıl çıldırmaz ki? Ülkemiz, egemenliğini, hukukunu, bağımsızlığını yok sayan bir kuruma teslim ediliyor. Tahkim bir mahkeme değildir. Emperyalizmin bugünkü dünyaya uyarladığı, sadece uluslararası şirketlerin emperyal çıkarlarının korunduğu hakemlik müessesesidir. Hakemleri de uluslararası şirketlerin belirlediği kendi uzmanlarıdır.
Ülkemizin ekolojik emperyalizm sürecinde geldiği siyasal düzey budur. Ana muhalefet ve iktidar partisi liderlerinin söylemleri ortada. Ülkemizin bugüne kadar uluslararası tahkimde aldığı sonuçlar da ortadadır.
İzmir, Efemçukuru’ndaki altın madeninin, İzmir içme suyuna olumsuz etkileri nedeniyle çalıştırılmaması istenmişti. Zamanın Çevre Bakanı ne demişti o zaman? “Uluslararası Tahkimde mahkûm ettirirler bizi. Büyük meblağlarda ödeme yapmak zorunda kalırız!”
Bu maden İzmir’in sularını nasıl etkiliyor? Bunun tespiti için sulardan örnekler alınıyor. Sonuç:
“Hâkim ve davanın taraflarının gözü önünden alınan bu örnekler İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü laboratuvarında analiz edildi. Analiz sonucunda ‘arsenik (As), kadmiyum (Cd), bakır (Cu), kurşun (Pb), mangan (Mn), nikel (Ni), selenyum (Se), kükürt (S), çinko (Zn) elementlerinin dünya kabuk ortalaması (DKO) seviyelerini aştığını tespit eden 107 sayfalık bir bilirkişi raporu hazırlandı.”
İBB, İZSU yasal görevleri olduğu halde buna engel olamıyorlar. Emperyalizm İzmirlilerin sağlıklı su içmeleriyle ilgili değil. Onlar, Uluslararası Tahkim ile sermayelerini büyütme garantisini elde etmişler.
Uluslararası Tahkim işte böyle bir şey.
İktidarın safı, söylemleriyle açık seçik bellidir. Safınızı sermayeden veya yaşamdan yana belirlemek size kalmış...