İnsanın, doğadaki en güçsüz varlıklardan birisi olduğu gerçeğini belirterek başlayalım yazıya. Aynı şartlar altında insanın, herhangi başka bir canlıya göre çok daha savunmasız ve dayanıksız olduğunu görünür kılmak istiyorum bunu ifade ederken. Örneğin soğuğa karşı herhangi bir hayvandan daha dayanıklı değildir insan. Hayvanlar en doğal halleriyle soğuk havalarda hayatta kalmayı başarabilirken, çıplak bir insanın herhangi bir soğuk kış gecesinde sabaha kadar yaşamını devam ettirebilmesi neredeyse imkânsızdır.
İnsanı diğer canlılara göre birçok koşuldan daha az etkilenir kılan şey onun beyninin diğer canlılara göre daha gelişkin oluşudur. İnsan, gelişmiş beyniyle aletler yapmış, ateşi bulmuş, doğaya uyumunu ya da çatışmalarını ürettikleri üzerinden inşa etmiştir. Başta söylediğimiz gibi örneğin, herhangi bir canlıya göre insan soğuğa karşı daha dayanıksız olmasına rağmen soğuktan daha az etkilenir. Çünkü insan kendisini soğuktan koruyacak olan kalın giysilere ve çeşitli ısınma yöntemlerinin bilgisine sahiptir. Bu da onun, o giysileri üretebilecek, ısınabileceği sistemleri kurabilecek beceriye ve bunu planlayabilecek gelişkinlikte bir beyne sahip oluşuyla ilgilidir.
***
Biyolojik bir varlık olarak insan hayatta kalabilmek için doğayla bir uyum sağlamaya çalışırken, kültürel bir varlık olarak ise büyük ölçüde doğayla çatışan bir pozisyondadır. İnsanın, kurduğu devasa kentlerde sağladığı endüstriyel ilerleme ve elde ettiği devasa üretim, doğayla olan uyumsuzluğun ve çatışmaların da koşullarını hazırlamıştır her daim. İnsan bu uğurda havayı kirletmiş, akarsuları kurutmuş, ağaçları yok etmiş, dört bir yanı betona gömmüş, doğadaki diğer canlıların yaşam alanlarını kurduğu kentler aracılığıyla işgal etmiş ve doğaya uyum sağlamak yerine ona hâkim olmaya çalışıp, geri dönüşü imkânsız devasa tahribatlara sebep olmuştur. Doğa ise belli zamanlarda insan ile arasındaki uyumsuzluğun bir sonucu olarak insanın baş etmekte zorlanacağı ya da baş edemeyeceği kimi koşulları var etmiştir.
Son günlerde yaşadığımız Koronavirüs salgını da bu bağlamda değerlendirilebilir. Öyle ki, koca koca kentler kuran, sınırlar çizip dünyayı parçalara bölen, uzaya ayak basan insanlık, en azından şimdilik, gözle görülemeyecek kadar küçük bir virüs karşısında çaresiz kalmıştır. Her durumda ayakta kalabilmeyi doğaya olan adaptasyonu üzerinden sağlayan insan, bu virüs ile arasındaki uyumsuzluktan payına düşeni çok ağır biçimde almaya devam ediyor şu sıralar. Koronavirüs ile mücadelede insan lehine yaşanabilecek olası gelişmeler yalnız ve yalnız yazının başında da belirttiğimiz gibi insanın gelişkin beyni ile üretebileceği akılcı, bilimsel yöntemlere bağlı. Tabi bunların bir parçası olarak insanlık bu salgından olur da kurtulursa, yeşille, toprakla, akarsularla, hayvanlarla, yeryüzü ve gökyüzü ile yeniden barışmasına da...
Malumunuz, insan beyninin gelişkinliği uzunca bir zamandan beri herhangi bir durum karşısında akla yatkın çözümler üretebilecek seviyede. Yani bugün virüs salgınından korunmak için tarif edilen dua ve sabır yöntemleri, Türklere ve Müslümanlara bir şey olmayacağı inancı, imanlı ve abdestli insana virüsün bulaşamayacağı saçmalığı gibi zırvaları saymazsanız, insan aklının aradığı ve belki de bulduğu, yok değilse de kesinlikle bulacağı çözüme giden bilimsel yolu görmek pekâlâ mümkün. İşte Küba'nın tıp alanındaki birikimi ve konuyu ele alış biçimi en yalın haliyle karşımızda önemli bir örnek olarak duruyor. İşte Çin'in bir kaç gün içerisinde sıfırdan hastane kurabilecek seviyedeki hamlesi ve bugün için hastalığı neredeyse bitirmiş oluşu, işte Kore'de yaygın testler ile çözüme dair atılan doğru adımların etkisi. Bu örnekler akılcı yöntemlerle elde edilen tıbbi müdahaleleri görünür kılıyor. Bunun dışında, kapitalizmin geçirdiği felce ve çaresizliğe ise tıbbın da yapacak bir şeyi olmasa gerek. Süreç çok açık gösteriyor ki bilime ve akla uygun olmayan ne ya da kim varsa yok olup gidecek. Tek tek yaşanacak kayıplar için bir önceki cümlede ifade ettiğim yok oluş hali, şüphesiz ki kişilerin dışında daha organize durumda olan akıl dışı haller için de geçerli. Örneğin, devlet aklı için; örneğin, kurumsal akıllar için... Salgın karşısında savunmasız kalan halka bilim dışı argümanlarla, akıl dışı reçeteler yazan organizasyonların tamamı bu sürecin sonunda belki de yaşamlarımızdan bir daha geri dönmemek üzere çıkacaklar. Ve bizler sağlıklı günlerimizde bu çekip gidişlere tanıklık edeceğiz.