Gerçekleri örtüyorlar. Kasıtlı ve organize olmuş yalanları var. Toplumumuzu koşullandırmak için hepsi. Yalanlarla sanal dünyalarda yaşatılıyoruz. Her konuda ama her konuda yalanları var. Merkezi yönetimlerinde de yerel yönetimlerinde de aynı şey!
Tüm haber ve bilgi kaynakları, araçları işgalleri altında. TV’leriyle, gazeteleriyle, dergileriyle, web sayfalarıyla, internet olanaklarıyla beynimize kazıyorlar. Tekrar tekrar aynı yalanlar. Sanal tehlikeler, düşmanlarla, sorunlarla tahkim ettiler etrafımızı.
Toplumu, kurumları, kişileri, yalan bombardımanına tuttular. Gerçekleri yine de sıvayamadılar, öldüremediler. Hayat pahalılığı, işsizlik olarak çıkıverdiler karşımıza. İşkencelerdeki feryatlar duyulur oldular. Her konuda eziyetin bini bir para!
“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır.” sözünü bile Joseph Goebbels’e yıktılar. Yalanın da yalanı! Araştırmacı Randall Bytwerk, araştırmaları sonunda, Goebbels’in bu cümleleri kamuoyu önünde söylediğine dair birinci elden hiçbir kanıt olmadığı gibi kendisi de Nazi Almanya’sında propaganda arşivlerinde benzer söylemlere rastlamadığını belirtmektedir. Aus Churchills Lügenfabrik (Çörçil’in Yalan Fabrikasından) makalesinde de büyük yalan tekniğini kullanan ustaların İngilizler olduğunu belirtmiştir.
Adolf Hitler, Kavgam adlı kitabında, “…Böylesine ‘devasa’ yalanların uydurulmuş olabileceği asla akıllarına gelmez, başkalarının gerçeği bu kadar rezilce çarpıtacak fütursuzluğa sahip olabileceklerine inanmazlar. Bunu ispatlayan gerçekler akıllarına açık bir şekilde önlerine getirilse bile hâlâ kuşku duyacaklar ve çekingen olacaklardır ve başka bir açıklama olabileceğini düşünmeye devam edeceklerdir. Ortaya çıkarıldıktan sonra bile bu kadar rezil bir yalanın her zaman arkasında izler bırakacağı, bu dünyadaki tüm uzman yalancılar ve yalan sanatında komplo ustaları tarafından bilinen bir gerçektir…” yazmıştır.
Bu soykırımcının psikolojik incelemesini yapan Harvard’lı psikolog Walter Langer, Adolph Hitler’in Psikolojik Analizi raporunda “…Başlıca kuralları şunlardı: halkın sakinleşmesine asla izin vermeyin; bir hatayı veya yanlışı asla kabul etmeyin; düşmanınızda bir miktar iyilik olabileceğini asla kabul etmeyin; alternatifler için asla yer bırakmayın; asla suçu kabul etme; her seferinde bir düşmana konsantre olun ve yanlış giden her şey için onu suçlayın; insanlar büyük bir yalana küçük olandan daha çabuk inanacaklar; ve yeterince sık tekrarlarsanız, insanlar er ya da geç buna inanacaktır…” diye yazmıştır.
Elbette tüm insanlar yalan söylemektedirler. Çünkü, öncelikle kendilerini iyi hissetmek, eleştiriden kaçmak, gerçek söylendiğinde yaşanacak cezadan çekinmek, başkaları tarafından onaylanma gereksinimi, gerçekten zarar göreceğini düşünmek ya da çıkar sağlamak istemektedirler.
Doğal olarak, sürekli yalan söyleyenler sonunda gerçekleri ve yalanları ayırt edemezler. Sağlıklı düşünmeleri, duygularını denetleyebilmeleri, olağan davranmaları olası değildir; şizofrenik vakadırlar artık.
Politik dünyamızda ister merkezi yönetimde ister yerel yönetimde olsunlar böylelerine rastlamıyor muyuz? Ülke ve kentler yaşanamaz hâle getirildikçe suçluların profilleri bu tanımlanana uymuyor mu? Ne dersiniz?