Yaklaşık on beş aydan beri devam eden pandemi ortamı ve süreli sokağa çıkma yasakları güzel ülkemin vatandaşlarını evlere hapsetti ya da yarı açık cezaevi durumunda yaşattı. Bu süre içerisinde gırla yalanlar, verilen sözler, antidemokratik uygulamalar, adaletin keyfi kullanımı, aşı bugün gelecek yarın gelecek veya şu kadar aşı anlaşması yaptık açıklamalarının boşa çıkması, işyerleri kapatılan esnafa dünya sıralamasının son sıralarında yer alacak oranda destekler, dezenfektancı bakan, 128 milyar dolar, beşli ve alt çeteleri, para gelsin de ne olursa olsun zihniyeti ile alınan yanlış karar ve uygulamalar, gecenin bir saatinde çıkan kararname, genelgeler, ve burada sayamadığım birçok şeyin ötesinde yetmedi birde mafya-devlet siyaset-medya üçgeni son üç haftanın gündemine oturdu.
Hatırlayalım, bundan yaklaşık yedi ay önce 8 Kasım 2020 de Hazine ve Maliye Bakanı ‘damat’ sosyal medyadan bir açıklama ile görevinden ayrıldığını ifade ederek ortadan kayboldu. Kaybolurken de “At İzi İt İzine Karıştı” ve “Allah Sonumuzu Hayreylesin” dedi. Damat bu sözlerine açıklık getirmezken yaşanan ve ileride yaşanacak süreç, bu sözlerin ne anlama geldiğini özetler gibi…
Geçen ay başlarında (9 Nisan 2021) organize suç örgütü lideri olduğu bilinen Sedat Peker’in Türkiye’de bağlantılarına ve ailesine operasyonlar yapıldı. Sonrasında 2 Mayıs 2021 tarihinde, son haftaların gündemine oturan Sedat Peker ilk videosunu internetten yayınladı. Geçen yıl bu zamanlarda da yayınladığı daha kısa videoları vardı. Bu yıl bugüne kadar 6 video yayınlayan Peker, Pazar günüde bir video yayınlayacağını sosyal medya hesabından paylaştı. Videolarında anlattığı konular yenilir yutulur gibi değil, anlatamadıklarını da düşünürsek durumun vahametini düşünmek akıllara ziyan. Hele hele bir de suç örgütü liderine Milliyet gazetesinden en hayırsever iş adamı, devletten yani Kültür Bakanlığı'ndan Türk Hakanı unvanı verildi. Yetmedi, devlet halkın vergileri ile maaşları ödenen kolluk kuvvetlerini yakın koruma olarak verdi. Araç ve jammer tahsis edildi. Şaka gibi, bakın İçişleri Bakanı Soylu nasıl birine koruma vermiş ya da koruma süresini uzatmış…
1997-1998 yıllarında tehditle tahsilat yapmak, zorla alıkoymak, adam öldürmeye azmettirmek, çete oluşturmak, Ergenekon davasında da silahlı terör örgütü kurma vs… suçlarından 9 yıl hapis yatan, 2007 yılında "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek", "hürriyetinden yoksun bırakmak" ve "evrakta sahtecilik" gibi suçlardan dolayı yaklaşık olarak toplam 15 yıl hapis cezasına çarptırılan birine sağlanmış bu ayrıcalıklar ve payeler.
Gelelim, bu son videolara, iddia sahipleri ve suçlananlar karşılıklı olarak atıştıkça ortaya yeni pislikler, yasa dışı işler çıkmaya başladı. Gerçi birçoğu da bilinmekte, sorumlular hakkında iş ve işlemler yapması gereken kurumlar bunlara zamanında göz yummuş veya baştan savma geçiştirilmiştir. Örneğin; Sedat Peker'in videosunda yapmış olduğu açıklamalarda, tecavüze uğradığı ve ertesi günü intihar ettiği söylenen Yeldana Kaharman isimli yabancı uyruklu bayanın adli tıp raporunda, basında yansıtıldığı gibi çelişkiler olduğu yönünde iddialar nedeniyle yeniden incelenmesi, gerekirse mezarının açılarak yeni bir adli tıp raporunun düzenlenmesi ve güncellenmesi, olayın geçtiği zamanlarda AKP Elazığ milletvekili Tolga Ağar'ın nerede olduğuna ilişkin telefon sinyal kayıtlarının çıkarılması, yapılan görüşmeler vs… hukukun üstün olduğu devlet ciddiyeti ile yapılmış olsa idi belki bugün çok daha farklı bir manzara ile karşılaşabilirdik. Benzer durum AKP İstanbul milletvekili Şirin Ünal’ın evinde ölü bulunan Özbek Nadira Kadirova olayı… kendinden olana yandaş olana farklı hukuk, yeniden araştırılması gerekir mi? İvedilikle… sadece bu değil tüm iddialar.
İşin can alıcı noktası, ne hale geldiğimizin göstergesi, Sedat Peker’in kendi yayınladığı son 5 video 24 milyon izleme sayısına ulaşmış. Diğer taraftan, bu videoları kendi sayfalarında kendi sitelerinde yayınlayanlarla birlikte izleyen gören sayısı 60-70 milyon kişiye ulaştığı görülüyor. İşin komedisi ise üç haftadır gündemden düşmeyen bir durumu A Haber’in hiç görememesi medyanın ne hale geldiğinin açık izahıdır.
Ülke bu gündemle uğraşırken, Beşiktaş’ın şampiyonluk sevinci arada kaynadı. Dün yapılan akaryakıtta ÖTV düzenlemesi (gerçek açıklaması ZAM hem de büyük zam) gündemin gerisinde kalacak gibi gözüküyor.
19 Mayıs’ta TRT ekranlarında konuşan İçişleri Bakanı Soylu’nun Peker’e yönelik yaptığı “Karısının, kızının iç çamaşırı” şeklindeki konuşması sadece kadınlarımızı değil, 84 milyon vatandaşımızı üzmüştür. Güzel ülkemde böyle bakanların yeri yoktur. Soylu, tüm kadınlarımızdan ve kızlarımızdan ivedilikle özür dilemeli ve istifa etmelidir… Edecek de!