Olağanüstü hal ilan edildi. Çevremizde olup bitenleri kendi içinde değerlendirdiğimde durumu pek de fena görmüyorum. Yerelde doğrudan yaşamlarımıza yansıyan durumlar bana bir fırsat oluşmuş gibi hissettiriyor.
Kent meydanlarında ücretsiz yemek, içecek ve su dağıtımı; hükümetle aynı partiye mensup belediyelerin yönettiği kentlerde ücretsiz ulaşım hizmeti yerele yansıyan fırsatlar olarak değerlendirilebilir.
Meydanlarda toplanan halk, böylesine bedava bir süreç içerisinde kolayca var olabiliyor. Sokakta olan ve olmayan kitleleri gözlemlediğimde, evde olanların bu arafta kalma durumunu demokrasinin inşası için değerlendirmeleri mümkün olabilir mi?
Şimdi, evinde olmayı tercih eden bir kardeşiniz olarak ‘Olmayan Demokrasinin Çöküşü’nü yazdığımdan bu yana düşünme halindeyim. Ben, yerelde küçük topluluklar oluşturulması için çevremdeki kişilerle konuşarak ve bu fikrimi anlatarak tüketim ortaklığının oluşmasına doğru bir adım atabilir miyim? Oy ve Ötesi Konak örgütlenmesi sürecinde çokça zihnimi dolduran bu düşünce, halihazırda evden çıkamazken her anımı zaptetmiş durumda.
Kent içinde, mahallelerde oluşturulabilecek toplulukların demokrasinin yeniden inşasını sağlayacağına inanıyorum. Ekonomik anlamda bir örgütlenme modeli, güvensiz piyasa ortamının yükseldiği günlerde ihtiyaç olarak daha fazla hissedilir halde gibi görünüyor. İstanbul’da Yeryüzü Derneği bünyesinde oluşturulan gıda toplulukları umudumu yeşertiyor. Kadıköy’de başlatılan ‘Tüketim Kooperatifi Girişimi’ de aynı yönde bir mantıkla bir araya gelen insanları kapsadığı için mutlu hissediyorum. İzmir’de büyük marketlerin ve market zincirlerinin her köşe başında var olduğunu gördükçe doğal gıda ürünlerine erişmek, ‘biz’ olarak gıda tüketimimizi ortaklaştırmak için toplululukların oluşmasına ihtiyaç var. Tüketim ortaklığı, gıda tüketimi üzerinden üreticiyi destekler halde bir yöntem ile yaşama geçerse ‘türetim’ faaliyeti gerçekleşmiş oluyor. Buğday Derneği’nden öğrendiğim türetim sözcüğünün bu dönemde hem örgütlenme hem de sağlıklı beslenme için anahtar olabileceği yönünde bir inancım var.
Topluluk Oluşturalım
Topluluk oluşturmak belli bir ortak zeminde paylaşımı ve dayanışmayı önde tutan insan topluluğunu bir araya getirmekle mümkün. Topluluğun kilit eylemi ‘paylaşmak’. Paylaşımı temel alan ve birbirine takdiri önde tutarak topluluğu kendinden biraz fazla düşünebiliyor olmak topluluk oluşumunun kilit adımı. Bir toplulukta kaç kişinin var olabileceği herkesin kendini yeterince ifade edip edemediğiyle ölüçebilir. Topluluğu oluşturan insanların yeterince katkıda bulunabildiği ve herkesin kendini ifade edebildiği bir ortam mümkünse topluluk nüfusu doygunluk düzeyine gelmiştir.
Topluluk, içinde bulundurduğu tüm kişileri kendisine ait hissetmek ister. Topluluğu da bir yaşayan varlık olarak hissetmek, bir kişinin eklenmesinde büyüme heyecanı, bir kişinin eksilme halinde kaybetme hissi yaşatır. Böylesi yaşayan bir yapının oluşması, yaşayan bir demokrasinin oluşmasının önünü açabilir.
Yeniden demokrasiyi hissedebilmenin tek tek insanların elinde olduğunu hissetmek için tam zamanı.
Devlet bürokrasisi yeniden örülüyorken devleti oluşturan biz vatandaşların sözümüze, değerlerimize ve yaşamdan beklentilerimize sahip çıkma anında olduğumuzu düşünüyorum.