Ekonominin fotoğrafı; büyümenin durduğunu, sanayinin daraldığını, halkın tüketemediğini, pahalılığın, işsizliğin ve yoksulluğun arttığını, vatandaşın borç yükü altında ezildiğini gösteriyor.
Ekonomi yönetimi, ücretleri baskılayarak ekonomiyi küçülttü.
Bu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 0.2 daralan ekonomide emeğin payı yüzde 40.4’ den yüzde 36.4’ e düştü, sermayenin payı ise yüzde 38’den yüzde 45’e çıktı.
Bu arada; Merkez Bankası’nın raporuna göre; sanayi patronlarının karlılığı 2020’de yaşanan Pandeminin ardından 2023 yılına dek tarihsel ortalamanın oldukça üstüne çıktı.
Parasal sıkılaşmaya rağmen karlılık hala tarihsel ortalama düzeyinde.
Bilelim ki; emeğin aldığı payın düştüğü, sermayenin payının arttığı bir sistemden demokrasi de refah toplumu da ve sosyal barış da çıkmaz.
13 aile milli gelirin yüzde 90’ını alırken, 85 milyon ise milli gelirin yüzde 10’una sahip olabiliyor.
Nüfusun yüzde biri, toplam servetin yüzde 40’ına sahip bu tablo, gelir dağılımı adaletsizliğini gösteriyor.
Öte yandan; en zengin yüzde 20’lik kesim ulusal gelirin yüzde 48.7’sini alırken, en yoksul yüzde 20’lik kesim de ulusal gelirin yüzde 6.1’ ini alıyor.
Bu tablo da; gelir dağılımındaki uçurumu anlatıyor.
Ayrıca; 16 milyon emekli, 9 milyon asgari ücretli var.
Toplam 25 milyonluk bir kesim ‘’DERİN YOKSULLUk’’ içinde.
Bu arada; 10 milyon işsizimiz var, 7 milyon da yoksul çocuğumuz var. 18-24 yaş arası her 100 gençten 31’i ne eğitimde ne de işte. Bu gençler hem çalışmıyor hem de okumuyor.
Bu yüzden de gençlerin aklı yurt dışında.
Beyin göçü ülkemizi çoraklaştırıyor
Eğitimdeki liyakatsizlik ve bilimsellikten uzaklaşma; öğrencileri yurt dışına yönlendirdi.
Araştırmaya göre; öğrencilerin yüzde 87.9’u yurt dışında eğitim görmek istiyor.
Eğitim için yurt dışına giden öğrencilerin yüzde 30’u da geri dönmüyor. Ayrıca; doktorlar, mühendisler ve nitelikli eğitim alan meslek sahipleri de Avrupa ülkelerine gidiyor.
Bunun özet tanımı; ‘’BEYİN GÖÇÜ’’dür.
‘’BEYİN GÖÇÜ’’ de, ülkemizi çoraklaştırıyor.
Değerlerimiz ülkemizi terk ediyor.
SONUÇ OLARAK
Emeğin ulusal gelirden aldığı payın düştüğü, sermayenin payının arttığı bir sistemden demokrasi de refah toplumu da sosyal barış da çıkmaz.