Elinde elektrikli testeresiyle, insanların kendi hayati organlarını satmalarının önünü açacağını vaat etti.

Kadın hareketlerine düşmanca bir yaklaşım içerisinde. Kürtaj yasasının iptali, kadın düşmanlığının sadece ufak bir parçası. İnsan merkezli doğa anlayışıyla, iklim krizinin öznesi “insanı” doğal olarak kapitalist sistemi masum olarak gösteriyor. Klonladığı köpekleri danışmanı olarak atıyor. Bahsettiğimiz kişi: 19 Kasım'da yüzde 55 oy alarak Arjantin Cumhurbaşkanı seçilen aşırı sağcı Javier Milei.

Trump, Hitler benzetmeleri ile kişisel çılgınlıklara indirgenen politikaları, aslında uzun yıllardır burjuva egemenlerce ilmek ilmek işleniyor. Özellikle “anı yakala” denilerek pompalanan burjuva ideolojisinin etkisiyle, Javier Milei koşullar ve tarihsel arka plandan azade ele alınıyor. Öncesi ve sonrasını hesaba katmaya gerek yok! Oysa Arjantin’in tarihi haritasına kısaca göz atıldığında, Javier’in kazanmasına şaşılacak bir durum olmadığını göreceğiz.

Arjantin ile Türkiye’nin seksenli yılları benzerlikleriyle göze çarpacaktır. Arjantin’de 1973 ve 1976 yılları arasında yükselen işçi hareketi; eylemleriyle sarsıyor, örgütlülüğü giderek artıyordu. Emperyalistler tarafından komünistlere, işçi sınıfı mücadelesine karşı iç savaş örgütü olarak kurulan Gladio (kontrgerilla), Arjantin’de de çeşitli katliamları yapıyordu. CIA, Condor Operesyonu adı altında Güney Amerika’nın Arjantin, Uruguay, Brezilya, Şili gibi ülkelerin sağcılarıyla birlikte;  muhalifleri, sol, sosyalistleri yok etmek üzere iş birliğine gidiyordu. Türkiye’de 1977 yılı 1 Mayıs’ında kitlelere kurşun yağdırıldığı gibi Arjantin’de de 1973 yılında benzer katliamlara imza atmıştı: Gladio. O dönem sadece Güney Amerika’da yüz binden fazla sol, sosyalist öldürülmüş, katledilmişti.

Yükselen işçi hareketi başta olmak üzere halk güçlerinin ezilmesi burjuva egemenler ve emperyalistlerce zorunlu bir gereklilik görülerek, 1976 yılında Arjantin’de askeri darbe yapıldı. Darbenin adına ise “Ulusal Yeniden Yapılanma Süreci” denildi. Türkiye’nin 80 darbesinde olduğu gibi ilk hedef sendikalar ve işçi hareketi önderleri oldu. Amerika’nın kucağında “ulusal yapılanma”dan dem vuruluyor, halkın kafasına balyoz vuruluyordu!

Özelleştirme politikaları ve işçi hareketinin tasfiyesiyle birlikte darbenin vadettiği yapılanma süreci; örgütsüz, egemenlerin politikası dışında siyasetle ilgilenmeyen, ideolojilerin anlamsızlığı ile dünya görüşlerinin ortadan kaldıracak, ideolojik hegemonyanın tesisiydi. Emperyalistler, devrime ve sosyalizme karşı uluslararası çapta giriştiği ideolojik saldırının en önemli ayağı birey adı altında bencilliği, “ben” olmanın her şey olduğu, örgütsüzlüğün kutsandığı bir inşa süreciyle inşa ettiler. Ne yazık ki başarılı da oldular.

Türkiye’yle aynı tarihlerde 2018 yılında, Arjantin de ekonomik kriz girdabına sürüklenmeye başladı. IMF politikaları uygulansa da ekonominin gidişatı daha yüksek enflasyonla sonuçlandı. Halk korkunç bir yoksulluk ve açlığa sürüklendi. IMF politikası uygulayıcısı, ekonominin dümeninde olan bir adaya karşı Javier’in savaşmış olması da ayrıca es geçilmemeli.

Javier Milei, 1976 yılı ile güncel Arjantin ekonomi-politiğinin yansımasından ibaret.
"Durum kritik ve yarım yamalak tedbirlere yer yok" sözleriyle zafer konuşması yapan Javier Milei, olası muhalefete acımasızca savaşacağını vurgulayarak sopa gösterdi. Bireysel hikayesi, “deli” yakıştırmasıyla anılan Javier Milei, 1976 yılında egemenlerin darbe ile hayata geçirdiği “Ulusal Yeniden Yapılanma Süreci”nin aktüel bir yansıması, devamlılığından ibaret.

Sahi hikayemiz Arjantin’le benzemiyor mu?