Seçil Erzan daha okulundan yeni mezun olmuş bir anda kendini büyük bir bankanın büyük bir şubesinde kendini müdür olarak bulmuş genç bir kadın.
Öyle olmuş böyle olmuş kendine yakın ilişkilerine güvenip bir fon uydurmuş.
Fona da kendince güven verici afili bir isim uydurmuş.
Sonra da kendi gibi kısa yoldan paraya, daha çok paraya kavuşma hayalinde birilerini bulmuş falanmış filanmış.
Biliyorsunuz işte.
Erzan’ın kırık telefonu selobantla yapıştırılınca bir anda şifreli bir isim ortaya çıktı: Fatin!
Ah Fatin ah!
*
Şimdi kim bu Fatin diye araştırılıyor.
Gizemli Fatin deniliyor haberlerde.
Oysa o Fatin’in bir gizemi falan yok.
Bana sorsunlar o Fatin’i.
Yani benim canımı birazcık sıkan Fatin’imi.
Ben Seçil kadar şanslı değildim.
Ondan önce, daha üniversiteye girer girmez bir yandan çalışıp bir yandan bir spor gazetesinde yol ve yemek parasına tam oyarak star biriyle eşek gibi çalışarak atıldım meslek hayatına.
O zaman meslek falan değil derdimiz.
Okuldan çıkınca cebimizde bir bira içecek paramız olsun dediğimiz kavak yelleri zamanlarımız.
Ah! En güzel zamanlarımız...
*
Sonra gazeteceliğin damara girince bir tutku olduğunu öğrendim tabii...
İyi ki de!
Ama çile bitti mi? Bitmedi.
Gazetecilik bayram, yılbaşı, gece gündüz bilmeyen bir meslekmiş.
Öğrendim. Çok ama çok sevdim.
Hopp kısa geçelim, muhabirlikten sonra yazarlık...
Kalemin gücünü, kalemini satanın şerefini satmak demek olduğunu bildim, sevdim o kaleme sımsıkı yapıştım.
Sonra yıllar geçti, sonra devran döndü, memlekete, memleket değerlerine, insanlarına bir haller oldu, geldi abuk sabuk teklifler...
Koltukları işgal eden liyakatsizlerin fütursuzca utanmaz teklifleri...
Ben başladım kovulmaya...
Rahmetli Bekir Coşkun’un bana “Bu kovulmaları göğsünde nişan gibi taşı” dediği kovulmalarım.
Ve hiç işsiz kalmadan geldim bugüne.
*
İşte benim tanıdığımın Fatin o göğsümde nişan olarak taşıdığım kovulmalardan birinin sebebi olmuştu.
Bütün hayatı bir başına savaşmakla geçmiş, parayı değil “itibarı” yaşamının merkezine koymuş bu kardeşinizin yani.
Ben beddua etmem.
Çünkü bilirim intikam Tanrı’nın işidir.
Kulun ne haddine.
Canım çok yandığında, onurum yaralandığında derim ki Yaratan’a: “Ben işin içinden çıkamıyorum, sana havale...”
Havalem yerini birçok kez buldu Fatin.
Bulmaya da devam ediyor.
Sana bir kez daha sözüm...
Paradan büyük İTİBAR var.
Bir de gözünü seveyim canı yanmış bir kadının ahını sakın alma.
Tutar.
Nereye kaçsan tutar.