Doğal olayları felâketler şeklinde yaşıyoruz; yaşatıyorlar! AKP İktidarından ve “tek adam rejimi”nden kurtulmakla değişen bir şey olmayacaktır. Sorun sadece AKP iktidarı değildir. Ülkemizde ve dünyamızda kapitalist ekonomik sistem var oldukça bu doğal olayları felâketler hâlinde yaşamaya devam edeceğiz. AKP yerine gelebilecek seçeneklerin parti program ve liderlerinin söylemlerine bakınca hiç ama hiç umut var olunamıyor. Kapitalist ekonomik politikalar, cılız seslenişler ve kahvehane düzeyinde bilgiler...
Politikalarında yalan ve algı operasyonları egemen! Muhalifler ise işi o kadar hafife alıyor ve sellendiriyorlar ki! Üçüncü Yol’ un ise sesi kısılmış ve dışlanılmıştır.
Gerek orman yangınlarında gerekse “sel felâketleri”nde yaşadık bu gerçekleri.
Ormanlar cayır cayır! Küresel ısınma nedeniyle gerçekleşenleri de var fırsattan istifade yakılanları da. Özellikle madencilik ve turizm yatırım alanları için yakılan orman ekosistemlerimiz var. Yakılanlar sadece ağaçlar değil ki. Doğal hayvan ve bitki örtüleri de yakılıyor. Su havzaları, iklim, hava kalitesi, toprak; hepsi ciddi zararlar görüyorlar. Ekosistem yıkılıyor!
Bunlar biliniyor ve kasten de koruyucu, önleyici, zararları önleyici tedbirler alınmıyor. Fırsat bu fırsat! Hemen ağaçlandırma çalışması yapılacağı yalanı ve beraberinde IBAN politikaları...
Sarı çevreci örgütler de anında pozisyon alıyorlar bağış kampanyalarıyla. Oysa kurucuları doğamızı yok eden sektörlerde faaliyet gösteren sanayiciler ve patronlar. Bugünlerin başlangıcının temel atıcıları, 12 Eylül’ün ekonomik liderleri TÜSİAD’cılardır!
Antikapitalist değilseniz ekolojik sorunların gerçek çözümlerinden yana değilsinizdir. Bunlar ekolojik sorunları gizlemek ve kâra çevirme peşinde olanlardır. Bunlara inanmak, peşlerine takılmak yaşanan felâketleri daha da büyütür.
“Sel felâketi” diyorlar! Doğada doğal süreçler işler. Onları felâkete çeviren kurulu düzenin siyasal, ekonomik, kültürel niteliğidir. Sermaye amaçlı politikalar sonunda varılan yer insanlık için felâket olmuştur!
Gerek Karadeniz Sahil Yolunun yapılışı gerekse HES’ler için Karadeniz’ de her ilde her yörede yapılan karşıt çalışmalara katıldık. On gün süreyle yaylalarda, dere yataklarında, malzeme alınan yamaçlardaydık. Karadeniz, Marmara ve Ege Üniversitesi’nden Hocalarla incelemelerde bulunduk. Bu yolun denizle kentler arasında bir set oluşturduğunu söyledik. Karadeniz’de dereler jeolojik yapı gereği hemen ve hızlıca denize dökülüyorlardı. Ama otoyol bu doğal işleyişe engel oluşturacaktı. Seller, yıkımlar, ölümler olacaktı... Yalan ve sermaye politikaları kazandı. Kaybeden halk oldu! Yaşadıkları ortada.
HES’ler dedik sularımıza el koymak için! Tepelerden aşağılara kilometrelerce borulara hapsedilmiş sular... Bir gün tepenize inecek bu sular dedik. Dedik ki, dolu barajlar bir yağışta taşacak, kapaklarını açacaklar...
Yalancı politikacılar elektrik üreteceğiz dediler. Futbol Milli Takımının maçlarını Trabzon’a aldılar. Trabzonspor maçlarıyla beraber tüm maçlar sırasında elektriği kestirdiler. Karadenizli elektrik enerjisinin üretilmesine, HES’lere ikna edildi bu yollarla.
Oysa Türkiye santrallerde üretilen elektrik enerjisi kapasitesinin ancak yüzde altmışını kullanıyordu. Dünya sularına dört uluslararası egemen şirket el koyuyordu...
Bugünün çok acı gerçeği, HES’lerin kapakları koptu boruları patladı! Yerleşim yerleri perişan oldular. İnsanlar öldüler, yaralandılar. Yalancı egemenler yoğun yağışı, ortalığa saçılan kütük stoklarını, köprülerin yapısını suçluyorlar. Onlar zaten umursamaz sorumsuz kişiler.
Ancak, CHP Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı, Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde selde yıkılan HES’i görüntüledi. “HES’in regülatörü ve iletim kanalları paramparça” diyor Baltacı, “Neyi saklıyorsunuz, kimi koruyorsunuz?” diye de soruyor.
Bu sorulara yanıt verebilirler mi acaba?