Yeni bir yıl hep umutla ve olumlu düşüncelerle karşılanır. Ancak ülkemizde 2025'i umut ve iyi şeyler bekleyerek karşılayan pek yok.

Hemen sadece duyurulan en düşük ücrete yıkmayalım bunu. Sadece ekonomi politikaları değil ki, hiçbir konuda olumlu politikaları yok. Tutarlılıkları da yok. Akça kavak yaprağı gibiler, emperyal güçler yönünden gelen baskılara göre yönetiliyor gibiyiz.

Kültürleri, birikimleri, deneyimleri en basit işletmeyi bile yönetmek için yeterli değildir. Bu açık seçik bellidir.

 Rahip de bırakılır Alman gazeteci de talep böyle olunca...

Ekolojik yıkımlara neden olan yatırımların; özellikle madencilik konusundakiler, hep emperyal devletlerin ve onlara da egemen olan uluslararası sermayenin talepleridir.

Yerli ve milli adlarla yapılan yatırımlara da inanmayın. Yapmadıkları ve en kirletici en hamaliye işleri yıkıyorlar ülkemize. Bize de sanayileşiyor, kalkınıyorsunuz masalını anlatıyorlar.

Oysa dijital devrim aşamasındayız. Üretim teknolojileri, üretim süreçleri, yönetim modelleri baştan aşağıya hep değişti ve hızla daha da gelişiyor...
Biz demir çelik, çimento, madencilik, dericilik benzeri ekolojik yıkımlara neden olan yaşamı yok eden sektörlerde büyütülüyoruz!

Ancak umudumuz var! Halk artık her şeyi görüyor ve anlıyor!
Yapılan son seçimler ve iktidar sahiplerinin politik hamleleri ve endişeleri bunu gösteriyor.

Şimdi politik olarak örgütlenmek gerek! Zaman omuz omuza olma zamanıdır. Halkların birliktelikleri gibi yurtseverlerin, ekolojistlerin, insan hakları ve özellikle de kadın hakları savunucularının ortak hareket edebiliyor olmaları sağlanmalıdır.

Ancak birlikteliği sağlıyoruz bahanesiyle özellikle sendikalar, ekoloji ve kadın örgütleri partilerin arka bahçeleri haline getirilmemelidir; böyle hep kaybeden taraf olundu.

Lâik, demokratik, insan haklarına saygı, çok kültürlü yaşam ortak paydasında ve omuz omuz mücadelemiz 2025'i ne kadar değerli yapar.

O zaman değmeyin Anadolu'da yaşamanın keyfine!