Bir ülkenin vatandaşlarının, hakkında en çok bilgi sahibi olacağı veya olması gereken yasa herhalde anayasadır.

Çok garip olmakla birlikte, Türkiye için bu durum pek geçerli değil galiba, halkın haberdar olmaması bir yana, anayasayı uygulamakla yükümlü hatta anayasaya uygun davranma konusunda yemin etmiş kişiler dahi ya anayasadan bihaberler veya bihaber gibi davranma lüksüne sahipler.

Birtakım kişilerin ‘haberdar’ olmadığı veya tam olarak anlamadığı, anlamışsa da pek işine gelmeyen bir yasaya da uygun davranmasını beklemek elbette ki anlamsızdır da, işte bir hukukçunun -kastedilen gerçek hukukçular elbette ki, gücü kaybetmemek için her durumu değerlendirebilen, girdiği kabın şeklini alabilenler değil- bu anlamsızlığı anlamlandırmasını da beklemek pek doğru değildir.

Son bir aydır avukatlık kanununda yapılması düşünülen değişikliklere karşı önce hukuki sonra mesleki itirazlarını dile getirmeye çalışan, yasal değişikliğin hukuki olmadığını, meşru olmadığını söyleyen barolara, baro başkanlarına ve avukatların her adımına, her eylemine karşı bir laf tutturulmuş gidiyor: İzinsiz.

Varyasyonları var tabii ki; izinsiz gösteri, izinsiz yürüyüş, kanunsuz yürüyüş.

Baro başkanları yanıt vermeye çalışıyor; izin alma zorunluluğumuz yok, anayasal bir hakkı kullanıyoruz. ANAYASAL BİR HAK yirmi metre sonra bir engelle daha karşılaşıyor ve yine aynı cümle; izinsiz…

Elli metre sonra bir engel daha, sonra yine aynı…

‘İzinsiz’ olduğu gerekçesi ile oturmaya kalkıyorlar, oturamazsınız, çünkü izinsiz…

Parka gidemezsiniz, çünkü izinsiz, parka basın mensupları hiç giremez, niyesi mi var, izinsiz, parktan çıkamazsınız, izinsiz…

İzinsiz, bir ömür törpüsü…

Anayasa diyecek oluyorlar, hayır izinsiz yanıtı geliyor, hak, özgürlük, hayır izinsiz…

***

Anayasayı anmak izne tabi değilse ve bir anayasanın olması hala birilerinin umurunda ise Anayasanın içindeki maddelerden birinde şöyle bir hüküm bulunmaktadır; ‘Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.

O halde;  Baro Başkanları ve avukatlar önceden izin almadan yürüyebilirler. Baro başkanlarının barışçıl bir şekilde yürüdükleri herhalde herkesin malumudur. O zaman ‘izinsiz’ olduğu iddia edilen konu nedir? Yürümek mi, durmak mı, oturmak mı? İtiraz etmek mi? Hayır demek mi?

***

Sözcüklerin, kelimelerin çok gerekli olduğu yerlerdendir hukuk ve ‘izinsiz’ dışında da birçok kavrama ev sahipliği yapar.  Örneğin hukukilik, örneğin yasallık, örneğin meşruluk mahveder ‘izinsiz’i, çok üzer, ağlatır. Meşru tek başına yeter ‘izinsiz’ e de; inatçılık yapar, ayak direr diye gelir hukukilik ile yasallık. Ama sözle vururlar ‘izinsiz’i, sade ve sakin. Normlar hiyerarşisi falan var, onlar bildiğin orantısız güç kullanırlar ‘izinsiz’e. Adalet ise… Bahsedilmese daha iyi, insanın içi ürperiyor, bir acıma geliyor ‘izinsiz’e. İnanmayan ‘izinsiz’in günlüğünü okusun.

***

Dinle Küçük Adam[1]

... sen "halk" sın, "kamu fikri", "toplum vicdanı"sın. Hiç samimi olarak düşündün mü, küçük adam, bu sözlerin ne muazzam bir sorumluluğu kapsadığını?

Veya

… Senin özgür olmanı, gerçekten ve dosdoğru özgür olmanı isteyen adamlar ve kadınlar. Sen bu adamlardan ve kadınlardan hoşlanmıyorsun, çünkü onlar senin özüne yabancı.

***

Bu da mı ‘izinsiz’?

 

[1] Dinle Küçük Adam, Wilhelm Reich, Cem Yayınevi