Ben eskici değilim. Hayat sabah uyandığım anda başlar.

Ah o çocukluğumuz, gençliğimiz diye gözlerini devirenlerden olmadım hiç.
Hatırlamak bile istemem.
Büyümek, düşmek, kalkmak, hayata tutunmak şu yaşa gelmek çok sancılıydı.
Her gün tek dediğim; aferin kız Öncel! Maçı iyi idare ettin.
Bunun dışında dünü bile düşünmek istemiyorum.
Çünkü yarınım için odaklanmam lazım.
Geçmişe harcayacak enerjim yok.
Dayanacak duvarım yok çünkü.
Değil düşmek tökezlemek gibi bir lüksüm bile.
Şikayetçi değilim.
Hayatta yalnız yürümek benim tercihim.
*
Ama itiraf edeyim bir özlemim var bu ara...
Bayramda eve gelen torunlarına sararmış albümleri açan babaanne gibi düştüm eski fotoğraflara.
Bizim albümler dijital ortamda.
Aklıma geldi dedim ki Instagram`da ben neler paylaşmışım dur bir bakayım...
2011’den bir başladım.
Çok uzun yıllar ne selfie varmış ne filtre kovalamak.
Sadece arkadaş, eş dost neşe mutluluk saçan saçmalıklar.
Kimsenin ‘bakayım ben nasıl çıkmışım?’ diye bakmadığı, şimdi bunu paylaşmayalım yanlış anlaşılır korkusunun olmadığı, bu saatte koyma dedikodu olur düşüncesinin akıllara bile gelmediği zamanlar.
Farkına bile varmadan elimizden alınan özgürlüklerimizi, olması gerektiği gibi yaşadığımız zamanlar.
*
Ve tabii arkadaşlıklar...
Yanak yanağa, sarmaş dolaş, gülen yüzler kahkahalar...
Günü batırmalar, güneşi doğurmalar...
Ama hep gülen ışıldayan yüzler.
İşte eskiyle hiç işi olmayan bu kadın ilk kez düştü, işinin ehli bir antikacı gibi geçmişin hazinelerini kovalamaya.
Özlüyorum.
O fotoğraflardaki neşeyi, gamsızlığı, yarından bu kadar korkmamayı.
Kaybetttiklerimizi...
Arkadaş cenazesini hiç tatmadığımız zamanları.
Birbirimize boktan sebeplerle kızmayı, kırılmayı hatta küsmeyi.
Bir daha yüzüne bakmam dediklerimle ilk karşılaştığımızda yine hayvan gibi sarılıp gülmeyi özlüyorum.
*
Hayat ya da yıllar mı desem çok acımasız.
Sadece yüzümüzü bedenimizi bir ağaç gibi kurutup değiştirmiyor.
Hislere duygulara da kalın bir kabuk örüyor.
O kabuğun ardında kendi içimize dönüyoruz.
Yaşadığımız ülke iklimi hem politik hem ekonomik o kadar sert ki neşemizi, hoş görümüzü de çalıyor bizden.
Kendi derdimize düşüyoruz.
Filtresiz yüzlerimizi, sarmaş dolaş ne kadar güçlü ve mutlu olduğumuzu unutuyoruz.
Unutmayalım.
Arkadaşlık kelimesinin gücünün farkına varalım.
Yeni yıl umudu falan da kalmadı da.
İşte neyse bu yeni yıldan beklentim bu.
Kendi seçtiğimiz ailemize hayvan gibi sarılalım.