Bu pazar babalar günü, yabancı film ve dizilerde görürdük. Babalar uyumak için yatağa giden çocuklara masal okuyorlar veya anlatıyorlardı. Bu nedenle “Bana bir masal anlat baba” dizisi ve dizeleri bizleri etkilemiştir. Uzun zaman babalarımızın gelip masal anlatmalarını bekledik. Peki kaçımız çocuğumuza masal okuduk veya anlattık. Şimdi küçücük çocukların ellerine telefon, tablet veriyoruz veya televizyon açıp kendi dünyalarına terk ediyoruz.
Babalar ciddi adamlardır. Çoğunun masal anlatacak zamanı yoktur. Kitap okumak mı? O annenin görevi değil mi?
Akgün Akova’nın “Baba Bana Bağırma” şiirini bilir misiniz?
Uzun bir şiirdir ama ben en çok son dizelerini severim.
“baba bana bağırma
farkında değilsin
arkasını ezilenlerin yaladığı
bir posta puludur dünya
bir karadelik yutana kadar uzayda bizi
asansör boşluğuna itilen bir kedisin sen
söylemenin tam sırası
ülkeyi bu duruma senin oy verdiğin
partiler getirdi baba
ama ben buradayım, burada hiçbir şeyi unutmadan
bir yaşamlık kaygı duruşundayım
yakın tarihimiz için
baba bana bağırma
bacağından vurulursa bir şiir
nereye kadar gidebilir
bana bağırma
kendine bağır
yoksa her şey bitebilir.”
Baba; korkulan, sevilen ve saygı duyulan kişidir. Birçoğumuz annemizden şu sözleri duymuşuzdur:
“Akşam babana anlatırsın derdini.”, “Akşam baban gelsin o zaman görüşeceğiz seninle!”
Edebiyat dünyası da farklı değil aslında. Kaçımız karşımıza alıp konuştuk babamızla. Ne o derdimizi dinleyebildi ne de biz anlatabildik çünkü o babaydı. Böyle işlerle uğraşmazdı. Anne uğraşır, başı sıkışırsa babaya haber verirdi. Bu yüzdendir ki “En son babalar duyar!”
Can Yücel, dizelere dökmüştür babasına sevgisini “Hayatta ben en çok babamı sevdim” diyerek. Bir başka şiirinde de babasına sormuştur: “Dargın mıyız?” diye.
Franz Kafka da babasıyla ilişkisini dillendiremeyip kaleme almıştır. 1919 yılında, bir kızla tanışıp nişanlanır. Babası bu nişana karşı çıkar. Aynı yıl, babasıyla ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirmek için yazdığı mektuplar daha sonra “Babaya Mektup” ismiyle yayımlanır. Kafka’nın, yazdıklarından küçük bir alıntıyla babası hakkındaki düşüncelerini de az çok aktarmış olayım. Şunu da belirtmek isterim ki Kafka, yazdığı hiçbir mektubu babasına göndermemiştir.
“Çok sevgili baba, geçenlerde bir kez, senden korktuğumu öne sürmemin nedenini sormuştun. Genellikle olduğu gibi, verecek hiçbir cevap bulamadım, kısmen tam da sana duyduğum bu korku yüzünden…”
Bizim babalarımız ciddi adamlardı. Birbirimize söz vermiştik onlar gibi olmayacaktık. Bunu çoğumuz başardık. Peki çocuklarımız ne düşünüyor. Onları terk ettiğimiz sanal dünyada yer bulmak için gerçek hayattan uzaklaştıklarının farkındalar mı?
En önemlisi biz babalar bunun farkında mıyız? Küçükken büyüklerimiz ‘Hele bir anne/baba ol o zaman bizi anlarsınız’ diye öğüt verirdi. Sorun ne biliyor musunuz? Haklıydılar, onları anladık ama çocuklarımızı anlayamıyoruz.
Baba, şimdiden senin ve tüm babaların günü kutlu olsun.