Dünya üzerindeki çok az şehir İzmir kadar eskidir ve daha da azının geçmişi İzmir kadar acılarla doludur.

Ünlü İtalyan mimar Aldo Rossi, şehirlerin yaşayan organizmalar olduğundan bahseder. Şehirler de organizmalar gibi çocuk olurlar, büyürler, kendilerine ait bir bilinç ve hafıza edindiğini belirtir. Benim kendisine eklemek istediğim yegane şey, şehirlerin unutabildikleridir. En azından İzmir, unutkan bir şehirdir.

Şehirlerin hafızasını simge yapılar anılar tutar. Bazen de bir boşluk, bir çukur. Bizim bugünkü hikayemiz Basmane çukuru hakkında. Gündemde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay’ın Basmane çukurundaki belediye hakkının devrine karşılık, yeni bir belediye binası yaptırılması fikri hakkında bir yazı. Gündem buyken az geriye gitmek gerek.

Tapunun 23MIId pafta, 1039 ada 8 parselinde kayıtlı alan; Konak ilçesi, İsmet Kaptan Mahallesinde, Dokuz Eylül (Basmane) Meydanı, Dr. Refik Saydam Bulvarı, Hürriyet Bulvarı ve 1362 sokak arasında kalan bu arsa, 40 yıldır, birçok planlama girişimine, iki protokol anlaşmasına ve iki proje yarışmasına karşın boşluk kalmış, üzerine anlaşılamamış ‘bu arsa neden bu hale geldi’yi konuşmak isterim.

İkinci Burhan Özfatura döneminde, başkanın tecrübesini de kullanarak, şehrin merkezindeki özel bir alandan alelade bir boşluğa dönüştürülen bu arsa, seçimlere biraz süre varken, kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile yüzde 12’si belediyeye, yüzde 88’i ihaleyi alacak şirkete verilmek karşılığı ile bir protokol imzalanır. Oysa daha öncesinde, Kültürpark’a katılması konusunda projeler, yarışmalar yapılmıştır. Protokol’e göre, ihaleyi alacaklar Kahramanlar’a bir de katlı otopark yapacaklardır. Otopark yapılır, protokolün özel sektör koşulları yerine getirilir ve fakat kamu yararına bir satış olmadığı için, davalar açılır bir türlü inşaat başlayamaz ve çukur olarak kalır.

Peki ondan önce? Ondan önce yani İhsan Alyanak döneminden itibaren, Eshot garajı olarak kullanılır bu arsa. Ondan önceki halini biraz iyileştirmek için. Peki İhsan Alyanak’tan önce? O zaman Henri Prost’un planı üzerinden, Basmane garı ile birlikte şehrin Santral Garaj’ı olarak dizayn edilir. İzmir’in tüm Anadolu geliş gidişi bu garaj üzerinden gerçekleşir. Tam 20 sene. Ve fakat süreç hiç Fransızların düşlediği gibi gelişmez. Şehrin orta yerinde bir mezbelelik alan, insanların kendine ait hissetmediği sadece gidiş geliş için var oldukları ve bu nedenden dolayı mezbelelik halini alan bir yer olur. Eshot garajı o mezbeleliğin bir tık üstüdür.

Peki ondan önce? Yangın alanıdır. Peki yangından önce? Orasını pek konuşmuyorlar. Zira o İzmirlilerin pek hatırı geçmemektedir. Unutulmak istenmektedir.

1922’den önce o arsa, Surp Krikor Lazoroviş Hastanesi’dir. Hastanenin içinde İzmir Ermeni toplumunun katedrali olan Surp Krikor Lazoroviç Kilisesi bulunur. 1915 felaketinden sonra, Özellikle Beyrut’tan getirilen 150 kadar yetimin konaklandığı Surp Lazoroviç Yetimhanesi bulunur.

Barkev Balımyan’ın “İzmir Ermeni Hastanesi’nin tarihine bakış” makalesinden öğrendiğimiz üzere hastane yeniçeri ocağının yasaklanmasından sonra, hamallık ve gemi yükleme işlerini yapmak için doğudan getirilen Ermenilerin nüfusu arttırması neticesinde, öncesinde Ermeni Misafirhanesi olan bir mülkün yıkılıp yapılmasıyla 1801 yılında tesis edilir.

Şartlar Abdülhamid döneminde Ermeni Zenginlerin tarafına iyileşirken, şehirdeki hatırı sayılır zenginler, hastanenin yakınındaki tabakhanelerin mülkünü alarak 1879 yılında bir katedral inşa ederler. Özellikle şehrin zenginliği bilinen Balyozyan ve İspartaliyan aileleri hastanenin hamisi durumuna gelirler. Bu sırada hastane, şehrin Müslüman nüfusuna da hizmet eder halde Surp Lusaroviç Milli Hastanesi adını alır.  

130 yataklı, yaklaşık 50 çalışanlı bu hastaneye 1895 yılında 1341 Ermeni, 43 Rum, 289 Müslüman, 3 Yahudi kabul edilir. 57 kişinin o sene vefat ettiği bildirilmiştir ki, bu son derece başarılı bir hastane olduğunu gösterir.

1915 sonrasında, Lübnan limanlarından getirilen Ermeni yetimler bu hastanenin bir tarafının Yetimhaneye dönüştürülmesiyle burada iskan edilir. Üçlü ranzalarda, yaşları 9 ile 15 arasında değişen 157 çocuk yetimhanede bulunur.

30 Ağustos sonrasında, Batı Anadolu’daki şehirlerinden kaçan macirler, hastane bahçesine sığınır. Şartlar gittikçe kötüleşirken, çocuklara bir fenalık yapılmaması, çocukların sularına ve yiyeceklerine dokunulmaması için kapılar kilitlenir. Kentin varlıklıları daha doğrusu, şehri terk etmeye paraları yetecek olan herkes şehri terk ederken 12 Eylül günü kapılar üzerlerine kilitlenmiş şekilde duran yetim çocuklar dışında Ermeni mahallesinde pek insan kalmamıştır.

13 Eylül’de yangın çıkar. Yangında çocukları ve hastaları hastaneden taşıyabilmek için Kristen adında, İngilizceyi Beyrut’taki Amerikan Misyonundan öğrenen 18 yaşındaki bir hemşire rıhtıma gönderilir. İngilizcesi yetmez “Ermeni hasta ve çocukları kurtarın” demek yerine “Ermenileri ben kurtardım” der. Bu anlaşılamama içinde hastanenin olduğu taraftan, yağ fabrikalarından patlama sesleri gelir. Kriten, yardım edebileceklerle nihayet dönebildiğinde hastanenin komple alevler içinde kaldığını ve yok olduğunu fark eder. Yüz kusur çocuk canlı canlı yanmıştır.

Basmane çukurunun makus talihi belki de geçmişinde böyle unutulmuş acılar olmasından, derin bir acı olmasındandır. Belki de o arazinin yüz sene boyunca abad olamamasının nedeni bu savaşı ve kavgayı asla istememiş olan kimsesiz çocukların ahıdır. Belki de o arsa, 1922’de İzmir’de yitip giden, İzmir’den başka bir şeyi olmamış ve İzmir ile birlikte yok olmuş insanların hatırasını yaşatmadığımız için imar edilemez.

İzmir kadar eski çok az şehir vardır dünyada ve daha da azının tarihi İzmir kadar unutulmuştur. Buradaki çıkış çabalarını görmekle birlikte, o çocukların ahını hatırlatmak benim borcumdur. Basmane Çukuruna en çok yakışacak şey, bir yangın parkı ve anıtıdır. Unutulmamalıdır ki, biz Kurtuluş Savaşı’nı İzmir halkına karşı değil Yunan ordusuna karşı verdik. Bu kavgada İzmir’den başka bir şeyi olmadığı için burada kalıp burada ölenleri yüz senedir anmama gafletine, belki Basmane Çukuru’nu bir anıta ve parka çevirerek son verebiliriz. İzmir şehri, rantın değil, insanlığın ve tarihin şehri olduğunu böylelikle bir kez daha geçirebilir. Bu fırsatı kaçırmayalım Cemil Tugay Başkan.