Canın bedeli nedir ve bu bedel nasıl belirlenir? Boyuna göre mi? Türün popülasyon büyüklüğüne göre mi yoksa neslinin tehdit olmasına göre mi? Nesli tehdit altındaysa “tükenmeden avladım” demek belki havalı bir durumdur...
Can almayı spor olarak göremeyenler için bunlar havada uçuşan deli sorular. Cidden deli... 2019 yılında Adıyaman’da yaban keçisi vuran çift keçi başına 8 bin 100 TL ödedi. Bir canın bedeli buymuş!
Tunceli’deki 17 dağ keçisinin avı, gelen tepkiler üzerine durduruldu. Tarım ve Orman Bakanlığı açıklamasında bilimsel yöntemle bu rakamın belirlendiğini yazmış. Merkez Av Komisyonu’nun 8 Temmuz’da avına izin verdiği üveyik ve elmabaş patka için de bilim, “nesli tehdit altında” diyor. Bilimsel verilerin av konusunda temel alındığına inanmak güç... Zaten komisyondaki 21 üyeden 10’unun avcılardan oluşmasında başlıyor sorun. Avcılıkla ilgili kararlarda avcıların, bilim insanları ve yaban hayatı alanında izleme ve koruma çalışmaları yürüten sivil toplum kuruluşlarından daha fazla söz sahibi olması sorun.
Bu sorun öyle yeni de değil. Her yıl, hortlayan bir grup insanın yakından izleyip kendince kamuoyu oluşturmaya çalıştığı bir konu. Bu yıl Merkez Av Komisyonu kararlarının açıklanma tarihi, Artvin’de katledilen boz ayı ve Tuncelililerin dağ keçileri için çıkardığı sese denk gelmese yine çoğunluk bilmeyecekti.
Kuş gözlemcisi olarak yıllardır İzmir’in sulak alanlarında kış ortası su kuşu sayımlarına gönüllü katılıyorum. Bu çalışmanın organizasyonunu ve analizini geçtiğimiz yıllarda sivil toplum kuruluşları ve kuş gözlemcileri yapardı. Şimdilerde Tarım ve Orman Bakanlığı yapıyor. Kuş gözlemciler gönüllü olarak kışın en soğuk günlerinde, “yağmur yağdı fırtına koptu” demeden su kuşlarını sayıyorlar. Kuş gözlemciliği hobi olsa da en temelinde koruma çalışmaları için gönüllü veri sağlamak olduğunu her gözlemci bilir. Kış Ortası Su Kuşu Sayımlarına katılma nedenleri de budur. Gel gör ki yine Tarım ve Orman Bakanlığı altında toplanan Merkez Av Komisyonu, bu çalışmalardan çıkan veriler yokmuş gibi karar alıyor.
28 kurum bir araya gelip Merkez Av Komisyonu’nda bilim insanları ve yaban hayatı konusunda ulusal çalışmaları bulunan sivil toplum kuruluşlarının yer alabilmesi için çalışmaya başladı. Bu komisyonda zaten olması gerekenin hak mücadelesine dönmesi absürdün absürdü artık.
Komisyon değişsin ve adil kararlar alınsın diye sınırlı insanla çok iş yapmaya çalışan kurumlarla bugün birlikte yürümezsek ne zaman yürürüz?
Elini tüfeğin önüne koyan kurumlar: AKFOD, Alakır Nehri Kardeşliği, Antalya Dostları Derneği, Artvin Borçka Karagöl Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Cahide Derneği, Çiğdemim Derneği, Çoruh Vadisi Borçkalılar Derneği, Doğa Derneği, Doğaya Dönüş Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, HAYTAP, Hayvanlar İçin Projeler Derneği (HİPDER), İstanbul Artvin STK Platformu, Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi, Kızılkaya Yenidünya Derneği, KİHAYKO, Kuzey Ormanları Savunması, MAGMA Dergisi, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, MUÇEP, Orhanlı Köyü Kültür Doğa Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, Orman Melekleri, Simurg Kuş Yuvası Derneği, Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD), TTKD, Turgutlu Doğa Kültür ve Yaşam Derneği, Van ÇEV-DER, WWF-Türkiye