CHP’nin İzmir kampında parti grubu ‘Adayımız Kılıçdaroğlu’ diyerek kendileri açısından son noktayı koydu mu, koydu!.. Yine Kılıçdaroğlu’nun adaylığa kesinlikle angaje olduğunu gördük mü, gördük!..
Artık bu noktadan sonra altılı masadan da aynı yönde karar çıkmasını bekleyebilirdik, ama gel gör ki Akşener ‘Biz Noter değiliz’ diyerek karşı duruşunu sergiledi ve ‘kazanabilecek aday’ vurgusu yaptı. Bundan ne anlıyoruz, ‘Kılıçdaroğlu kazanacak isim değil’.. Zurnanın ‘zırt dediği’ yere geldik, belli ki ortak aday ismi masayı zorlayacak.
Altılı masanın Pazar günü CHP’nin ev sahipliğinde yapılacak görüşmesinden itibaren, bu toplantılar artık daha sert geçecek, bu kesin! Bir türlü aday ismi konusuna gelinmemiş, konunun etrafında dolanılmış, bunu anlıyoruz. Bu yüzden Kılıçdaoğlu ve CHP grubunun tavrı ‘emrivaki’ olarak görülüyor.
Görünen o ki, CHP’nin ‘evdeki hesabı, çarşıyı karıştırdı’ masadan ilk itiraz 2. büyük ortaktan geldi. Akşener’in bir tv kanalı üzerinden Kılıçdaroğlu’na ve kendi parti tabanına mesaj niteliğindeki açıklamalardan sonra CHP den geri adım gelir mi?.. Her şeye rağmen aday olursa, İYİ Parti örgütleri Kılıçdaroğlu için çalışır mı? Partisinin grubuna 'Arkamda mısınız?’ diyen bir genel başkan artık geri adım atabilir mi, milletvekilleri ‘Tamam, aday olmasın o halde’ diyebilir mi? Soru çok, belirsizlik kötü!..
Şu bir gerçek, AKP’nin iktidardan gitmesini isteyen, umutla süreci izleyen milyonlar Parlamenter sisteme geçiş, güçler ayrılığı gibi sistemsel sorunlar yerine ‘kim aday olacak, bu sorunların üstesinden gelebilecek biri olacak mı?’ sorusuyla ilgili. Düğüm burada ama çözülmesi bir yana, daha da karıştı... Umuyorum ki pazar günü yapılacak masa buluşmasında bu kriz görüntüsü bertaraf edilir, uzlaşma ve anlaşma içinde yola devam kararı alınır. Kılıçdaroğlu, kendi kurduğu masayı kendi adaylığını dayatarak devirmek istemeyecektir, çare ikna etmek olabilir; bu da anket sonuçlarına kamuoyu eğilimine bağlı. Muhalefet krizle haftayı tamamlarken, iktidar kanadı elindeki bütün kartları masaya sürmeye başladı bile. Terör en tehlikelisi elbette, 2015 Haziran-Kasım arası yaşanan acıların tekrarı en büyük kabusumuz!..EYT olsun, başvuranların karşılarına çıkacak ödeme planını bilmediği TOKİ projesi olsun, şimdiden yılbaşında ücretlere zam lafları olsun, vaatler peşi sıra geliyor.
Sansür yasası olarak bilinen ‘dezenformasyon yasa tasarısı’ önümüzdeki hafta TBMM gündeminde ilk sırada. İçinde ‘havuç, sopa’ diyebileceğimiz maddeler var ama asıl amaç özgür basını susturmak, halkın internet paylaşımlarına sansür koymak. Dertleri gerçekten yanlış bilgi yayılmasını önlemek olsa, aynı gün bütün yandaş gazetelerin aynı yalan manşetle çıkmasını da önlemeleri gerekir ki dertleri bu değil!..