Artık salgınların doğaya yapmış olduğumuz yaşam karşıtı müdahalelerin olduğunu biliyoruz. Bozulan her ekolojik dengeden sonra hemen yeni bir doğal denge kuruluyor. Bu yeni dengeye uyum sağlayanlar yaşamlarını sürdürüyorlar. Sürdüremeyenler doğadan eleniyorlar. Yok olan türler dünyanın umurunda değil. Elenen türler olmaksızın da yörüngesine devam ediyor. Dinozorlar yok oldular durmadı. İnsan türünün faaliyetleri nedeniyle yok edilen binlerce tür için durdu mu? Hayır; yeni dengeler kurdu ve dönmeğe devam etti...
Bilimciler; ekosistemleri bozan, doğayı yıkıma uğratan müdahalelerin durdurulmaması hâlinde yeni ve daha öldürücü salgınlarla karşı karşıya kalacağımızı açıkça söylüyor ve uyarıyorlar. Bu yeni dengelerde insan türü de olmayabilir; sorun değil ki.
The Guardian gazetesindeki bilimsel makalede, “...bedeli ne olursa olsun ekonomik büyümeyi önemseyen küresel mâli ve ekonomik sistemlerin, son dönemlerde yaşanan salgınların nedeni olduğu...” yazıldı.
Geçen yıl hazırlanan bir raporda dünyadaki biyoçeşitliliğin ne durumda olduğuna dair geniş kapsamlı çalışmaya yer verilmişti. Uzmanlar çalışmalarında dünyanın doğal yaşam desteklerindeki zayıflamanın insanlığı tehlikeye attığını belirtmişlerdi. IPSES (Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu) değerlendirmesinde “Yaygın ormansızlaşma, tarımın kontrolsüz genişlemesi, madencilik, altyapı gelişimi ve son olarak yabani türlerin sömürülmesi, hastalıkların yayılması için mükemmel fırtına yarattı” denildi. Korona virüsün yakılmış ormanların çevresinde diğer yerlere göre iki kat daha fazla yaygın olduğu tespiti var.
Yani koronavirüs başlangıç bir salgın olabilir. Bugünkü yaşam anlayışımızı çok hızlı bir şekilde değiştirmek zorundayız. Yoksa, daha sık pandemiler yaşayarak daha fazla bedeller ödeyerek benzeri görülmemiş acılarla yaşayacağız...
Bu nedenlerle doğaya uyumlu ekolojik komünal toplum düzeni için çalışmalarımızı girişimlerimizi hızlandırmalıyız; başka çıkışımız yok!