“Oyunun mesajı çok önemli” diyor Bülent Arın ve devam ediyor “Siyasetçiler seçimle gelir, yönetime geçer, sonra gün gelir değişir. Değişmeyen bir şey var. Her iktidar kendi bürokratik kadrosunu da beraberinde getiriyor. Asıl bunlarla kavga etmek lazım. Bu üst bürokrasiyi oluşturan, bu kadrolar, bu memleketi, bu hale getiriyor” Aldo Nicolai oyunda memurun ağzından böyle diyor. Bir bakanlığa yerleştirilen bürokrasi yapısı orada yerleşip kalır. İktidar değişse bile o siyasal partinin yerleştirdiği adamlar, o zihniyet devlet kurumlarının içine siniyor ve bunlar kolay kolay değiştirilemiyor. Devletin çarkı, memurlarla ve bürokrasiyle dönüyor. İki müsteşarı, bir müdürü, bir bakanı görevden almakla aslında hiçbir şey değişmiyor. Çünkü memurlar hep orada kalıyor. O nedenle, oyunun adı ‘Kadın ile Memur’. Bu oyun memur fikri üzerine oturtulmuş bir devlet çarkının eleştirisidir.”
Oyundaki kadın karakteri gerçek vatandaşlık bilinciyle hareket eden biridir ve oyunda halkı temsil ediyor. Burada kadın “gerçek vatandaş nasıl olur?” sorusunun bir cevabı olarak karşımıza çıkıyor. Vatandaşlık bilinci ve sorumluluğuyla hareket ediyor. Denetleyici tavrıyla hakkını arıyor ve olayları sorguluyor. Çünkü devletin gerçek sahibi vatandaşlardır. Devlet vatandaşlar için vardır ve vatandaşına hesap vermek zorundadır. Bu bilinçle sorgulayan kadın, oyunda vatandaşlık bilincine sahip olan “halkı” temsil ediyor. O bilinci içselleştiremeyen toplumlarda, darbeler hiç bitmiyor. Vatandaşın boşluğunu derin devlet doldurduğu için her dönem Temiz Eller Operasyonu gibi operasyonlara ihtiyaç duyuluyor. Bu kısır döngüyü kırmanın yolunu bize kadının kararlı tavrı gösteriyor. Vatandaşa sorgulama, soru sorma hakkı olduğunu anımsatıyor.
Peki Aldo Nicolai’nin oyunu yazarken çıkış noktası ne olabilir? Bülent Arın’a göre, “Devlet bürokrasisi çok ağırdır. Yavaş işler, hantaldır. Oradan oraya türlü komisyonlar icat ederler. Devlet bürokrasisinde yığılma olur. Onların hepsi memurdur. Devlet işsiz takımından korkar, onlara iş verir. Bir kişiye yaptırılacak işi on beş kişiye yaptırmaya çalışır, işi hiç birine de yaptıramaz. Çünkü memurların hepsi işini bilir. Mesela, “bu benim işim değil” der yapmaz. Nasılsa, o işi yapsa da yapmasa da ayın başında parasını alacaktır. Üstelik vatandaş ona mahkumdur. Bu, vatandaş devletin hizmetinde anlayışından doğar. En düşük dereceden memur bile sıradan vatandaşın önünden gider. Aslında, “devlet vatandaşın hizmetinde” olsa, klasik devlet bürokrasisi bitecektir. Bürokrasi vatandaşı eziyor. Bürokrasinin dişli çarkının içinde 15-20 yıl süren davalar var. Vatandaşın devlete olan güveni zedeleniyor. Vatandaş hakkından vazgeçiyor, devletin bürokrasisinin çarkları arasında eziliyor. Oyundaki memuru da bürokrasinin çarkında bir dişli görüyoruz. Memurun korkularını, beklentilerini, çıkarlarını, avantalarını ve açmazlarını görüyoruz. Devlet çarkının ne kadar çürük olduğunu görüyoruz. Memur bu çürümüş hantal sistemde ayakta kalabilmek için işini bilmek zorundadır. Kadın ise halkın sorgulayan sağduyusunu temsil eder. Bütün toplumlarda çözüm kadındadır. Kurtarıcı kadındır. Bu nedenle halkı kadın temsil ediyor.”
Son olarak, böyle bir olay gerçek hayatta olabilir mi diye düşünüyoruz. Oyunun yönetmeni Bülent Arın bu konuda çok net “Böyle bir olay gerçek hayatta yaşanabilir mi? sorusu beni hiç ilgilendirmiyor. Sanatın sadece yaşanan olayları değil, yaşanması gereken gerçekleri de göstermesi gerekiyor. Ancak geleceğe böyle ışık tutabiliriz.”