AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal sosyal medyada gençlerden bir örgüt kurmak istedi. 12 Mayıs 2020’de tweet atarak “Profilinde bu işaretleri (yeşil top ve Türk bayrağı) kullananları şahsi hesaplarımızdan takip ediyoruz. Limitim dolana kadar takipte bulunacağım.” dedi. Profiline işaret olarak yeşil top koymuş, yanına “etik kurallara uyacağım” diye yazmış, bayrağımızı da koymuş ve yanında da “milli hesap” yazmış. İşte gençlerin izleyeceği yol da bu.
Gençleri etik değerlere uymaya davet etmek ve milli olmaya çağırmak genel kabul görebilecek bir girişim. Ancak bu yeşil toplular ülkemizin önde gelen aydın kadınlarına karşı cinsel tacizde bulunmaya başladılar. Hapisteki Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş’a yapılan tacizler, bardağı taşıran damla oldu, kamuoyu buna büyük tepki gösterdi.
Ben de açık ve net bir tepki gösterdim:
“Evinde olmayan birinin eşine, medyada görünür durumda olan kadınlarımıza tecavüz davetini çağrıştıracak mesajları, ‘etik ve milli hesap’ şemsiyesi altında atanlar şunu bilmeli;
Bu ülke işgal güçlerine yaptırmadığını, ahlaksızlığı yaşam biçimi haline getirenlere hiç yaptırmayacaktır. Bir kardeşlik öyküsüdür barış ve demokrasi… Ham hayaller kuranlar internetin parayla değil ahlakla, adapla, sevgiyle kullanılabileceğini er geç öğrenecekler, öğretilecekler.
Sadece Nevşin Mengü, Canan Kaftancıoğlu, Berna Laçin ve Başak Demirtaş değil, ülkemizdeki tüm kadınlar hepimizin kardeşi, anası, bacısı, ablası, canımızdır.” ( Herkes için Ahlak, Yankı Köşesi, Ticaret Gazetesi, 17 Temmuz 2020)
Genç bir kadının yeni eline aldığı bir bebek için paylaştığı mutluluk mesajına, ahlak sınırlarının ötesinde yorum yapanlara tepki göstermek de görevimiz. Kimsenin Esra Albayrak ve bebeğini incitme hakkı yoktur. Bunu da vurgulayalım.
Ardından kayınpederi sosyal medyaya ateş püskürdü.
“Bu millete, ülkeye bu tür mecralar yakışmıyor. Bu tür sosyal medya mecralarının tamamen kaldırılmasını, kontrol edilmesini istiyoruz.”
“Düzenleme tamamlandığında, erişim engeli ile adli ve mali yaptırımlar dâhil her türlü yöntemi devreye sokacağız.”
Biraz öfkeyle söylenmiş bir söz. Birçok baskıcı ülkede sosyal medyaya erişim kısıtlı. Türkiye de bazı “özel” durumlarda bundan nasibini aldı. Sosyal medyayı ortadan kaldırmak mümkün mü? Bence değil. Peki, bunu kaldıracağını iddia edenler bunu nasıl yapacaklar, göreceğiz.
Düşüncesini ifade etmek isteyenlere engel olabilir misiniz?
Kanımca bu da olası değil.
Gençler, yaşlılar sosyal medyayı kullanıyor. Siyasetçiler de YouTube, Twitter, Facebook, Instagram türü sosyal medyayı oldukça yaygın kullanıyor. Bakanlarımızın resmi hesaplarını binlerce, on binlerce kişi takip ediyor.
Bazen yöneticiler gaza gelir, ben artık erişilmez, vazgeçilmez oldum sanısına kapılır. Zaten yeşil toplu milli hesaplar da sosyal medyayı fethetmek, güç göstermek için değil miydi? Ancak katılımcılar beklenen olumlu havayı yaratamadı, tam tersine muhalefeti bir araya getirdi.
Ardından Erdoğan “öyle olmaz, böyle olur” dercesine YouTube kanalı açtı, birdenbire 100 bin takipçiye ulaştı ve gençlere davet yaparak onların sorularını yanıtladı. 2 Milyon kişi de bunu izledi.
Hep söylerim iktidarın medya danışmanları, teknolojiden yararlananların düşüncesinden çok kendi yandaşları ile patronlarına dijital bir cennet yaratma peşindeler. YouTube sisteminde izlediğinizden hoşlanırsanız hoşlandım düğmesine basarsınız, hoşlanmazsanız sevmedim düğmesine. Erdoğan’ı izleyen 2 milyon kişi. Ama sevmedim diyenlerin sayısı sevenlerden kat kat fazla. Şimdi yandaş basının köşe yazarları sevmedim diyenlere devamlı nasihat ediyor, yapmayın, etmeyin evladım diyor.
Hem YouTube kullan, hem de bunlara karşıyız de. Hem tweet at hem de twitter’a karşıyız de… Gençlik uyanık, bunları yer mi? Seçimde göreceğiz.